Önceki yazıyı, "O gün, DSP'nin haftalık grup toplantısı varmış, İsmail Abi'yle grup toplantısına katıldık...
Başka da işimiz olmadığı için, o gece Eynesil'e döndük." diye bitirmiştik.
Eynesil'e döndüğümüzde günlerden perşembe idi.
Bir gün dinlendikten sonra, 18 Temmuz 1997 cuma günü çocuklarla birlikte, o yılki Kazıkbeli şenliğine katılmak için yaylaya çıktık...
Yaylada(Bizim oba ünlü Aksu Obası'dır.) on gün kadar kalıp döndük.
Bu arada, yaylada gazete ve televizyon olmadığı için, ülkede ve dünyada ne olup bittiğinden habersizdim.
Eynesil'e döndüğümde, Eynesil İlçe Milli Eğitim Müdürü olacağım konuşuluyordu...
Demek, halk arasında, Ankara'ya gidişim bu şekilde değerlendirilmişti...
Halbuki bu konuda hiç bir talebim ve isteğim olmamıştı...
Durumu DSP ilçe başkanı İsmail Yel abiye sorduğumda, ben de duyuyorum, dedi...
Beş on gün böyle, şaka şamata devam etti...
Bir akşam, Ordulu eniştem Mahmut Dervişoğlu ile otururken babam, konuyu açtı ve nedir bu, müdürlük konusu, diye sordu.
Ben de; ciddi bir konu yok, sizin kadar biliyorum, dedim.
Dilekçen filan yok mu?
Yok baba, dedim.
Bunun üzerine, iyi dedi onlar yaparsa, olusun, dedi ve bir anısını anlattı.
Bir gün, Kemaloğlu Kemal bana, İbrahim seni CHP yönetim kuruluna aldık, haberin olsun dedi...
Ben de, Kemal Emi benim öyle bir talebim olmadı, deyince, o da; toplantıda Nazım Çoban ve Mehmet Çalık senin olmanı istediler, dedi.
O zaman ben de, bu durum başka, onlar istediyse tamam mesele yok, dedim dedi.
Bu anısını anlattıktan sonra tekrar konuya dönüp, müdürlük işi onlardan çıktıysa, sen de kabul edebilirsin, dedi.
Söylentiler bu şekilde üç dört ay sürdükten sonra, bel ağrısı(Ev taşırken belimi incitmişim) nedeniyle Giresun Devlet Hastane'sinde muayene için, sıra beklerken bir arkadaştan, Eynesil İlçe Müdürlüğü ile ilgili yazının Giresun Valiliği'ne geldiğini öğrendim.
Muayene olduktan sonra, o zamanlar görev yerim olan Görele’ye geri döndüm, galiba günlerden cuma idi.
Pazartesi günü gelince, raporlu olmama karşın okula gidip durumu okul idaresine bildirdim.
Okul müdürü Mustafa Salihoğlu, Eynesil İlçe Milli Müdürlüğü'ne atanmışsın, hemen göreve başlaman gerekiyormuş, dedi.
Yazıyı görmek istedim, yazı yok dedi.
Nasıl olur, böyle önemli konu resmi yazı olmadan, bu şekilde mi tebliğ edilir, dedim.
O da, doğrusu ben de bir şey anlamadım, bu işin içinde bir terslik var. Nasıl olsa, raporlusun, git Giresun'dan veya Eynesil'den durumu öğren, dedi.
" Bereket ibadullah,
Ya sabır ya sabır Abdullah! "
Okullar açılalı neredeyse iki ay olmuştu, birinci sınav tarihlerini belirlemiş, planımızı ona göre yapmıştık.
Bu durumda öğrencileri ve okulu yüzüstü bırakıp gitmek de görev anlayışıma testi...
Böyle plansız, yaptım oldu işlerinden de hiç hoşlanmıyordum...
Üstelik okul lojmanına yeni taşınmış, taşınırken de belimi incitmişim, müdürlük işi doğru ise, yeni taşındığımız evden tekrar taşınacaktık.
Durumun ne kadar sıkıcı olduğunu ev taşıyanlar çok iyi bilirler...
Bu ruh hali içinde dolmuşa binip hasta hasta Eynesil'e geçtim.
Belimin ağrısından dolayı da zor yürüyordum...
Doğrudan Sakıp Sabancı Öğretmen Evi'ne geçtim...
Bizim meraklılar(!..) beni bekliyorlarmış, git hemen göreve başla, dediler.
Durun bakalım, önce yazıyı görelim, üstelik ben raporluyum, dedim...
Dedim, amabeni kim dinler?!.
Tamam, dedim, kaymakamlığa gider, durumu öğrenirim...
Anasayfa
Yazarlar
Şükrü ÇOBAN
Yazı Detayı
Bu yazı 365+ kez okundu.
YILLAR NE ÇABUK GEÇMİŞ(2)
Önceki yazıyı, "O gün, DSP'nin haftalık grup toplantısı varmış, İsmail Abi'yle grup toplantısına katıldık...
Başka da işimiz olmadığı için, o gece Eynesil'e döndük." diye bitirmiştik.
Eynesil'e döndüğümüzde günlerden perşembe idi.
Bir gün dinlendikten sonra, 18 Temmuz 1997 cuma günü çocuklarla birlikte, o yılki Kazıkbeli şenliğine katılmak için yaylaya çıktık...
Yaylada(Bizim oba ünlü Aksu Obası'dır.) on gün kadar kalıp döndük.
Bu arada, yaylada gazete ve televizyon olmadığı için, ülkede ve dünyada ne olup bittiğinden habersizdim.
Eynesil'e döndüğümde, Eynesil İlçe Milli Eğitim Müdürü olacağım konuşuluyordu...
Demek, halk arasında, Ankara'ya gidişim bu şekilde değerlendirilmişti...
Halbuki bu konuda hiç bir talebim ve isteğim olmamıştı...
Durumu DSP ilçe başkanı İsmail Yel abiye sorduğumda, ben de duyuyorum, dedi...
Beş on gün böyle, şaka şamata devam etti...
Bir akşam, Ordulu eniştem Mahmut Dervişoğlu ile otururken babam, konuyu açtı ve nedir bu, müdürlük konusu, diye sordu.
Ben de; ciddi bir konu yok, sizin kadar biliyorum, dedim.
Dilekçen filan yok mu?
Yok baba, dedim.
Bunun üzerine, iyi dedi onlar yaparsa, olusun, dedi ve bir anısını anlattı.
Bir gün, Kemaloğlu Kemal bana, İbrahim seni CHP yönetim kuruluna aldık, haberin olsun dedi...
Ben de, Kemal Emi benim öyle bir talebim olmadı, deyince, o da; toplantıda Nazım Çoban ve Mehmet Çalık senin olmanı istediler, dedi.
O zaman ben de, bu durum başka, onlar istediyse tamam mesele yok, dedim dedi.
Bu anısını anlattıktan sonra tekrar konuya dönüp, müdürlük işi onlardan çıktıysa, sen de kabul edebilirsin, dedi.
Söylentiler bu şekilde üç dört ay sürdükten sonra, bel ağrısı(Ev taşırken belimi incitmişim) nedeniyle Giresun Devlet Hastane'sinde muayene için, sıra beklerken bir arkadaştan, Eynesil İlçe Müdürlüğü ile ilgili yazının Giresun Valiliği'ne geldiğini öğrendim.
Muayene olduktan sonra, o zamanlar görev yerim olan Görele’ye geri döndüm, galiba günlerden cuma idi.
Pazartesi günü gelince, raporlu olmama karşın okula gidip durumu okul idaresine bildirdim.
Okul müdürü Mustafa Salihoğlu, Eynesil İlçe Milli Müdürlüğü'ne atanmışsın, hemen göreve başlaman gerekiyormuş, dedi.
Yazıyı görmek istedim, yazı yok dedi.
Nasıl olur, böyle önemli konu resmi yazı olmadan, bu şekilde mi tebliğ edilir, dedim.
O da, doğrusu ben de bir şey anlamadım, bu işin içinde bir terslik var. Nasıl olsa, raporlusun, git Giresun'dan veya Eynesil'den durumu öğren, dedi.
" Bereket ibadullah,
Ya sabır ya sabır Abdullah! "
Okullar açılalı neredeyse iki ay olmuştu, birinci sınav tarihlerini belirlemiş, planımızı ona göre yapmıştık.
Bu durumda öğrencileri ve okulu yüzüstü bırakıp gitmek de görev anlayışıma testi...
Böyle plansız, yaptım oldu işlerinden de hiç hoşlanmıyordum...
Üstelik okul lojmanına yeni taşınmış, taşınırken de belimi incitmişim, müdürlük işi doğru ise, yeni taşındığımız evden tekrar taşınacaktık.
Durumun ne kadar sıkıcı olduğunu ev taşıyanlar çok iyi bilirler...
Bu ruh hali içinde dolmuşa binip hasta hasta Eynesil'e geçtim.
Belimin ağrısından dolayı da zor yürüyordum...
Doğrudan Sakıp Sabancı Öğretmen Evi'ne geçtim...
Bizim meraklılar(!..) beni bekliyorlarmış, git hemen göreve başla, dediler.
Durun bakalım, önce yazıyı görelim, üstelik ben raporluyum, dedim...
Dedim, amabeni kim dinler?!.
Tamam, dedim, kaymakamlığa gider, durumu öğrenirim...
Ekleme
Tarihi: 28 Temmuz 2024 - Pazar
YILLAR NE ÇABUK GEÇMİŞ(2)
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.