Değerli okurlarım!
Soylu Bakanımızla, ilgiyle okuyacağınızı umduğum güzel bir söyleşi yaptık.
Biz sorduk, o içtenlikle cevapladı.
Buyurun, hep birlikte okuyalım:
-Sayın Soylu Bakanım, onca yoğun işlerinize rağmen bize vakit ayırıp kabul ettiğiniz için öncelikle teşekkür ederim.
-Estağfurullah, ne demek…Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla…
-Efendim, henüz sorulara geçmedim.
-Haklısınız, dil alışkanlığı işte. Buyurun!
-Sayın Soylu Bakanım, güne nasıl başlarsınız, önce onu öğrenelim.
-Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla sabah saat 6’da kalkar, zaruri ihtiyacımı gördükten sonra, traşımı olur…
E, sonra Sayın Soylu Bakanım.
-Sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla kahvaltıya oturur, bir güzelce kahvaltımı yaparım. Efendicazıma söyleyeyim, bu arada Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla günlük gazetelerin başlıklarına göz gezdiririm.
-Afiyet olsun Sayın Soylu Bakanım. Kahvaltıdan sonra doğru Bakanlığa…
-Hayır oraya değil, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla olay mahalline…
-Yine mi olay?
-Olaysız gün mü var memlekette. Sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla çizmelerimi giyer, kaskımı takar…(Hüngür, hüngür…)
-N’oldu Sayın Soylu Bakanım?
-Ne bileyim işte birden duygusallaştım. Sayın Cumhurbaşkanımızı kaybetmekten korkuyorum da! (Hüngür, hüngür)
-Ağlamayın Sayın Soylu Bakanım, beni de ağlatacaksınız. Öyleyse sizi daha fazla yormadan, üzmeden Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla (atalarımız boşuna "Üzüm üzüme baka baka kararır” dememiş!) söyleşiyi kısa keseyim bari!
Not: Bu söyleşi tamamen hayal mahsulüdür, özel ve tüzel kişilerle uzaktan, yakından bir ilgisi yoktur! (S.Ç.)