Bizim zamanımızda (1960’lı yıllar) profesyonel futbol henüz Anadolu’ya yayılmadığından, futbol meraklılarının gönlünde üç büyüklerden biri yatardı.
Bizim de kısmetimize Galatasaray düştü.
İyi ki de düşmüş!
Galatasaray’dan sonraki ikinci sevdam, doyduğum yerin takımı olan sarı-siyahlı armada Beykoz olmuştur.
1967’de profesyonel futbol Anadolu’ya açılmaya başlayınca, Galatasaray ve Beykoz sevdamızın yanına doğal olarak memleketimin takımı Giresun’u da ekledik.
Galatasaray ve Giresunspor sevdamı bilmeyen yoktur.
Burada yinelemeye gerek duymuyorum.
Asıl mevzuumuz bu akşam Beykoz olduğundan, devam edelim.
Rahmetli babamın Şehirhatları İşletmesi vapurlarında kaptan olması nedeniyle, 1958 yılında İstanbul’a göç ettik.
Bir yıl Üsküdar’da ikamet ettikten sonra 1959 yılında, bana çok şey katan Beykoz’a (Ortaçeşme) yerleştik.
Diyebilirim ki, en güzel çocukluk ve gençlik yıllarım Beykoz’da ve meşhur Beykoz çayırlarında top koşturmakla geçti.
O zamanlar kasabamızın adıyla anılan sarı-siyahlı öyle bir armada vardı ki, 1908 yılında kurulan Beykoz S.K. adlı bu asırlık çınar adeta üç büyüklerin belalısı idi.
Beykoz çayırındaki antrenmanlarını ve hazırlık maçlarını hayranlıkla seyrederdik.
Rum vatandaşımız Yordan’ın, İsmail’e;
-Arap, Arap…pas ver! Deyişini…
Beykoz’un sembol ismi Kelle İbrahim’in bir kale direğinin yanından;
-Şirzaaattt…ujüünnn…ujüüünnn…(“Şirzat, uzun vur” anlamına. O zamanlar topa uzun vuranlar ve en çok havaya diken futbolcular makbuldü!) diye bağırışını...
Katır Nusret'in, namıyla müsemma sol açıkta katır gibi koşularını..
dün gibi hatırlıyorum.
O zamanlarki (1960-1965 arası) kadroyu birkaç hata hariç aynen sayarım.
Mesela kimler yoktu ki?
Alın size gelişigüzel bir 11:
Sıtkı-Saim-Aydın-İsmail (Arap İsmail)-Yordan-Hasan (Helvacı Hasan)-Nusret Ülük-Cevdet-Şirzat-M.Ali Ekerbiçer-Katır Nusret.
Diğerleri: Nihat Akbay -Yılmaz Gökdel- -Çakal Erdoğan-Niyazi ve daha kimler kimler?
Daha sonraları; Saim, kaleci Nihat Akbay ve Yılmaz (GS), Arap İsmail ve Şirzat (FB) ve Nusret Ülük (BJK) forması giydi.
İşte bu Beykoz sevdamı ve özlemimi, bir zamanlar arkadaşlarımın bana hediye ettikleri fotoğrafta gördüğünüz bu çay bardağı altlığı ve şu küçük flama ile gidermeye çalışıyorum.
Hey gidi günler hey!
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer!