İki gemi düşünün!
Birincisinde;
Tek ve ebedi Başkomutanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk vardı.
Mareşal Fevzi Çakmak vardı.
İsmet Paşa (İnönü) vardı.
Fahrettin Paşa vardı.
Sakallı Nurettin Paşa vardı.
Kazım Karabekir vardı.
Rauf Bey vardı.
47.Giresun Gönüllü Alayı Komutanı Milis Piyade Yarbay Topal Osman Ağa vardı.
42.Giresun Gönüllü Alayı Komutanı Binbaşı H.Avni Alparslan vardı.
Yörük Ali Efe vardı.
İpsiz Recep vardı.
Sütçü İmam vardı.
İngiliz Kemal vardı.
Şerife Bacı vardı.
Halide Onbaşı vardı.
Giresunlu Gülpembe Hatun vardı.
Kara Fatma vardı.
Gördesli Makbule vardı.
Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi vardı.
Denizli Müftüsü Hulusi Hoca vardı.
47.Giresun Gönüllü Alayı Müftüsü Kurdoğlu Hacı Hafız Zeki Mustafa Efendi vardı.
Türk Papa Eftim vardı.
Var oğlu vardı!
***
Ya öteki gemide?..
Sayayım mı, birkaçını?
Sakarya’da oluk oluk Türk kanı akarken, 20 yaşındaki bir kızı dillere destan bir düğünle 5.karısı olarak koynuna atan, Kurtuluş Savaşı zaferle bitince de İngilizler’e sığınıp Malaya zırhlısı ile arkasına bile bakmadan tüyen vatan haini Vahidüddin Efendi vardı.
Damat Ferit şerefsizi vardı.
Ali Kemal imansızı vardı.
Nemrut Mustafa soysuzu vardı.
İskilipli Atıf Efendi Allahsızı vardı.
Mustafa Sabri Efendi kitapsızı vardı.
Aznavur Ahmet puştu vardı.
Çapanoğlu, Delibaş, Alişan, Haydar satılmışları vardı.
Var oğlu vardı!
Birinci gemidekiler kazandı…
İkinci gemidekiler kaybetti!
Kimi vatan hainliğinin bedelini canıyla ödedi; Ali Kemal ve İskilipli gibi…
Kimi İngiliz’in merhametine sığındı; Vahidüddin gibi…
Kimi Yunan’a sığındı; “Ben Türklük’ten istifa ettim tövbe, tövbe!” diyen Mustafa Sabri gibi…
Bu nedenledir ki, 30 Ağustos Zafer Bayramı; kazananların yani Türk Milleti’nin, dolayısıyla da bizim bayramımızdır.