Temel, askerdeki oğluna yazdığı mektupta köyde olup, biteni satır satır anlatmaktadır.
Satırlardan biri de şöyledir:
-Uşağum, geçen hafta pizum köye 10 şehit cenazesu celdu. Görev yaptukları denizaltu bozulmuş, dışaru çıkup itmeye kalkmuşlar!
Bu fıkra nereden aklımıza geldi?
Anlatalım.
Adı Mazhar, soyadı Bağlı.
Prof.muş!
Yani akademisyen!
Yaninin de yanisi, bilim adamı!
Ayrıca AKP eski milletvekiliymiş.
Hiç de şaşırmadım.
Herif, aklımızla alay edercesine diyor ki;
“İnsanlar, 15 Temmuz’da 11.kattan uçaklara kafa atarak şehit oldu.”
Hadi, don ve fanilayla tankların durdurulması masalını çok duymuştuk da...
Meğer daha da ötesi varmış.
Böyle olağanüstü bir kahramanlığı bize hatırlattığı için kendilerine müteşekkiriz!
İşte Reyiz’in böyle sivri zekalı bilim adamlarına ihtiyacı var…
Ki, bunlardan biri de “Cahil insanların ferasetine güveniyorum” demişti.
Reyiz, müspet ilim gibi boş işlerle uğraşanları ne yapsın?
Nitekim “Giderlerse gitsinler” diyerek kapıyı gösterdi.
Ha, Mazhar dedik de…
Bizim bir Mazhar’ımız daha vardı, çok çok yıllar (1884-1951) önce.
O da profesördü.
Hem de ordinaryüs profesör.
“Deli doktoru” namıyla efsane olmuştu.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin kurucularından olup, uzun yıllar başhekimliğini yapmıştır.
Beyin arızalıları kendine özgü metotlarla tedavi gibi boş işlerle (!) uğraşırdı.
Bu nedenle deyimlere bile konu olmuştur.
Örneğin, bunlardan biri şöyledir:
“Seni ancak Mazhar Osman paklar!”
Göbekten Reyiz’e “Bağlı” günümüzün Mazhar’ına gelince…
O, umutsuz vak’a!
Memleket 20 yıl içinde tımarhaneye döndü.
Rahmetli mezarından çıkıp, bu gibi sakat kafaları tedaviye kalksa, mümkünatı yok başaramayacağı gibi...
Üstelik o da kafayı yerdi.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun!