Arşivimi karıştırırken elime geçti.
Emekliye ayrılmama 6 ay kala 4 Nisan 2014’de kaleme alıp paylaşmışım.
Başlığı, “Artık ben de çalacağım”
Peki, emekliliğime 6 ay kala beni çalmaya teşvik ve tahrik eden neydi?
Merak etti iseniz, buyurun, sonuna kadar okuyun:
“ARTIK BEN DE ÇALACAĞIM!
Yok arkadaş yok, bu böyle olmayacak.
Artık ben de çalmaya karar verdim.
Yaşımız 64 oldu.
Devlet hizmetinde 43 yıllık hizmetimiz süresince; binlerce evrak imzaladık, hatta “İhale Komisyonu Başkanlığı” bile yaptık.
Futbolcu olduk; yeşil sahalarda çılgınca koşup, voleler çaktık, röveşatalar yaptık, goller attık...
Yazar olduk; yüzlerce köşe yazısı kaleme aldık, 12 kitaba imza çaktık.
Şair olduk; meçhul sevgililerin gözlerine, kaşlarına, saçlarına, dudaklarına mısralar dizdik.
Dernekçi olduk; Giresun’u, Görele’yi, köyüm Kuşçulu’yu muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için gece-gündüz mücadele ettik!
Yani anlayacağınız, koca adam olduk, saçlarımıza karlar yağdı, emekliliğimize şunun şurasında 6 ayımız kaldı, lakin hala çalmasını öğrenemedik.
Gerçi bir ara denedik ama...
Yapamadık.
Heyecanlandık, ellerimiz titredi.
Yok, yok bu böyle olmayacak.
Bu defa kesin kararlıyım.
İtibarıma itibar katmak için...
En kısa zamanda çalmayı yeniden denemem lazım.
Hem sonra, emeklilikte de çok işime yarayacak.
Çünkü ‘Yalnız kalan ruhumun acısı çok derindir’.
Ruhumun huzura erişmesi için...
Bugünden tezi yok çalmaya başlamalıyım.
Ancak bir sorun var.
Uzun süredir asker bavulu gibi makam odamdaki dolabın üzerinde bekleye bekleye...
Telleri kopan bir arkadaşımın hediyesi ‘ud’umu bir güzelce tamir ettirmeliyim!
Ha sahi, siz ne sanmıştınız?”