Ah bir çocuk olsaydım, parklarda oynasaydım, Dertten kederden uzak, arkadaşlar bulsaydım, büyüdüm de ne oldu, ömrüm kederle doldu, Çocukluk günlerimi gönlüm arar oldu…
Yukarıda yazdığım mısralar yıllar önce dillerden dillere gezen Ferdi Tayfur’un “Ah Bir Çocuk Olsaydım “ şarkısından..
Şimdi deseler ki; “Yeniden çocuk olmak ister misin” diye Kim istemez ki…
Hiç düşünmeden zıplayıp, oynamak vardı.. Kötü niyetler arındırmadan, arkadaş olmak vardı. Sorgu yok, sual yok, kin yok, fesatlık yok, geçmiş yok ama büyük bir gelecek var ...Bisiklete binip, koşturmak vardı.. Cam'a tas atıp, kaçmak vardı. Çamura batıp, top oynamak vardı..
Çocuk olmaktan vazgeçmenin bu kadar ağır olduğunu yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz belki de… Ferdi Tayfur’un şarkısında dediği gibi “Ah bir çocuk olsaydım”…
Büyümek tehlikeli bir oyun aslında… Nedense insan büyüdükçe ve yaşlandıkça büyümek istemiyor ve hep çocuk kalmak istiyor. Çünkü büyüdükçe dertlerimiz, sıkıntılarımız artıyor gün geçtikçe…Siz büyürken, sizinle birlikte acılarınızda büyüyor sizinle…
Hiç unutulur mu o yıllar… Sokaklarda güvenli bir şekilde, misket oynadığımız, top koşturduğumuz, kuru ekmek yanında bir salatalık ya da domates takviyesiyle beslenme ihtiyacını giderdiğimiz o neşeli ve eğlenceli günler… Şimdi tüm servetimizi versek de geriye alamayacağımız tek şey zaman herhalde… Akıp giden durduramadığımız… Zaman makinesi yapsak ve geçmişe gitsek diye hayaller kurduğumuz, uğruna filimler çevrilen o keşke duygusu… Neden geçmişe duyulan bu özlem... Geçmişimizi istediğimiz gibi dolu dolu yaşayamadığımız için mi? Yoksa günümüz şartlarının üzerimize yüklediği ağırlığın yükümü, çocukluğumuzun o tasasız zamanlarına dönmek isteyişimiz.
Hemen hemen herkes tarafından özlenirdir çocukluk yıllarımız, o yıllardaki dostluklarımız, arkadaşlıklarımız… Ama şimdi ise toplum olarak, sanal dünya ve televizyon deryası içerisinde savrulup gidiyoruz, sanki dertlerimizi, sıkıntılarımızı unutmak için…
Büyümeyi, olgunlaşmayı sevsek de çocukluk yıllarımızı özlüyoruz galiba…