Giresunsporumuz, 2020-2021 sezonunda 1.Lig’de çıkardığı başarılı maçlar sonunda ikincilikle kucaklaşıp, 44 yıl sonra Süper Lig’e yükselince…
Gayet doğal olarak sporsever Giresunlular kendilerine göre bir beklenti içine girdi.
E, haliyle her kafadan ayrı bir ses çıkmaya başladı.
Herkesin gönlünden geçen ilk hedef, kalıcı olmak…
İkincisi ise, çıkabildiğimiz yere kadar çıkmaktı.
Maçlar başlayıp, mağlubiyetler peş peşe gelmeye başlayınca…
Hele bir de 5 hafta gol siftahı yapamayınca…
Gerek yazılı ve gerekse sosyal medyada lehte, aleyhte sesler yükselmeye başladı.
Kimi Hakan Keleş’in gitmesini isterken…
Aralarında bu fakirin de olduğu kimileri de (biri de Mehmet Karamustafaoğlu dostum) dere geçerken at değiştirmenin doğru olmayacağını savunarak, sabır dileyen yazılar kaleme aldık.
Nitekim sabırdan yana olanlar haklı çıktı.
Geride bıraktığımız 9 haftaya bir göz attığımızda, şöyle bir Giresunspor tablosu çıkıyor, ortaya:
*Çok pozisyona girmemize rağmen, ligin en az gol atan (5 gol) takımıyız.
*Lakin kolay kolay gol yiyen de değiliz.
Üç maçta gol yememiş (Konyaspor, Göztepe ve Rizespor), 3 maçta 2’şer, 3 maçta 1’er gol yemişiz. Yani anlayacağınız 2’den fazla gol yememişiz.
*Oysa üç büyüklerden Galatasaray (Kayseri 3-0), Beşiktaş (Ad.D.Spor 3-3) , Fenerbahçe (Trabzonspor 3-1) birer maçta 3 gol yemiş.
*Şimdi ben size, “7 gol yiyen lig 2.si Hatayspor’dan sonra (bizden sadece 2 gol fazla yedi) ligin en az gol yiyen (9 gol) 2.takımıyız!” desem, inanır mısınız?
İfadem biraz saçma gibi geldi, değil mi?
O zaman şöyle açayım.
Temsilcimiz GİRESUNSPOR; Fenerbahçe, Trabzonspor ve Konyaspor’la birlikte Süper Lig’de en az gol yiyen takımlarla 2.liği paylaşıyor!
Daha açık bir ifadeyle…
Ligin en az gol yiyen 5 takımından biriyiz!
Kaldı ki, bu 9 golün 5’ini üç büyüklerden (Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor) yemişiz.
Yaptığımız 9 maçta…
Kah yenilmişiz, kah berabere kalmışız, kah yenmişiz…
Üstelik ilk 5 maçta gol siftahı bile yapamamışız ama…
Çamura yatmadan, çirkeflik yapmadan, disiplinden kopmadan, paniğe kapılmadan, ezilmeden adam gibi oynamışız.
Hatta deplasmanda tek farkla yenildiğimiz FB ile Alanya’ya…
Ve de iki farkla yenildiğimiz Kasımpaşa’ya sahayı dar etmişiz.
Yenildiğimiz iki büyük Galatasaray ve Trabzonspor’la kora kor oynamışız.
Kaybettiğimiz maçlardan en çok Kasımpaşa ve Fenerbahçe maçlarına yanarım.
Kasımpaşa’ya karşı son saniyeye kadar beraberlik için bastırırken, sen gel 2.golü ye.
Fenerbahçe’ye karşı bir penaltı kaçır, son saniyede gole giderken hakem tarafından maç bitirilsin.
İster şansızlık deyin, isterse beceriksizlik…
Maalesef futbolda bu gibi durumlar olabiliyor.
Dokuz hafta süresince sadece bir kırmızı kart görmüşüz, o da; peş peşe iki penaltı yaptırarak 2 sarıdan atılan Hüsamettin sayesinde!
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum.
Bu ligde her takım her takımı yenebilir.
Kaldı ki puan durumuna baktığımızda üstümüzdeki takımlarla aramızda büyük bir uçurum yok.
Eğer büyük sakatlıklar ve cezalar yaşamazsak…
Eğer klasik masa başı ayak oyunlarına maruz kalmazsak biz bu ligde kalıcı oluruz.
Maazallah, düşersek de, vuruşa vuruşa başımız dik düşeriz!
Daha önceki birkaç yazımda da ifade ettiğim üzere, “Yeter ki enseyi karartmayalım”, takımımızı sonuna kadar yürekten destekleyelim!
Sözümü, sevgili Tahsin Aktaş’ın klişeleşmiş bir sloganıyla bitiriyorum:
“Hayat bana (bize) her daim her yerde yeşil beyaz. NOKTAAA…”