Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Seni Beklemek......
Seni bekliyorum.
Sabırla, inançla.
En karanlık anda bile aydınlanıyor dünyam bir gün gelecek olmanla.
Bunca meşgalenin arasında aklımın bir köşesindesin hep.
Gün batımının kızıllığında yudum yudum içiyorum sana özlemimi.
En güzeli bu belki de. Seni özlemek.
O buruk ama bir o kadar haz dolu içkinin tadına varmak yani.
Seni bekliyorum.
Sana yakışan bir özlemle
Usanmasız, tatlı bir bahar akşamı dinginliğinde.
Ufuklara yakıştırıyorum en çok aramızdaki mesafeyi.
Ne kadar uzakta olursa olsun görürsün ya hani.
Hani uzansan tutacakmışsın gibi.
Hani uzansam eline değecekmişim gibi.
Dokunmaya kıyamayıp biraz daha seyrine dalar gibi.
Seni bekliyorum.
Sardunyam her açtığında,
Radyoda sevdiğim şarkı çaldığında,
Yağmur sonrası havaya karışan toprak kokusunda müjdeleniyorsun biliyorum.
Seni beklemek,
Tabiattan ayrı düşmemek demek.
Cama konan kuşa,
Ansızın çıkan rüzgara,
Misket oynayan çocuklara,
Peşine takılan sokak köpeklerine selamınla durmak demek.
Seni beklemek,
Tüm dünyayla barışmak demek.
Gürültücü komşuya,
Israrlı pazarlamacıya,
inatçı arkadaşa,
Geç gelen ustaya,
Pazar sabahı çalan telefona tebessüm etmek demek.
Seni beklemek,
Tüm tatların tadına varmak demek.
Her yudumunda çayın,
Her kaşığında çorbanın,
Her tanesinde üzümün,
Her diliminde ekmeğin tadına varmak demek.
Seni beklemek,
Sabırla büyümek demek.
Yaz gelene kadar kışın,
Yemiş verene kadar dalın,
Pişene kadar aşın,
Ağrısı geçene kadar başın
Nazını çekebilmek demek.
Seni beklemek,
Hayatı iki kişilik yaşamak demek.
En güzel film sahnelerini,
En güzel roman satırlarını,
En güzel dizeleri iki kişilik yaşamak demek.
Seni beklemek,
Bunca beklemenin sana değdiğini bilmek demek.
Seni bekliyorum.
Geleceksin bir gün biliyorum.
Seni en özlediğim anda çıkacaksın karşıma.
Ve ben seni gördüğüm anda anlayacağım beklenen olduğunu…
(Mart 2010)
Oya Erişmiş
Hayatta o kadar çok şeye geç kalıyoruz ki, ardından koşup da yetişemediklerimizle geçiyor ömrümüz…
Hayatta bazen bir yola çıkarsın, sonunun ne olacağını hiç bilmeden. Kimi zaman tek başına adımlarsın kaldırımları, kimi kalabalıklar arasında…
Yürürsün bir süre mola vermeksizin, ulaşmak istediklerin vardır. Beklemek zorunda kalırsın bazen, engeller çıkar hep.. Rotan o yüzden bir ara sapar. Kaptan sen olsan bile ne yazık elinde değildi, dümen…
Ömür kısa.. Yarının bir garantisi yok tabii… Kabul etsek de etmesek de beklemekle geçiyor hayatımız. Bu dünyaya gelmek için bile dokuz ay bekliyoruz.
Peki ne kadar doğru şu kısacık hayatımızda çoğu şeye geç kalmak? İnsanlığa, sevgiye, varmak istenilen gayeye ve daha sayamadığımız bir çok şeye.. Buna mütemadiyen diyor ya üstat Cemal Süreyya “Yarından bir şeyler beklemekle geçiyor ömrümüz”.. Oysa ne kadar haklı..
Her şeyi yarına ertelerken, hep yarınlardan medet umarken bugün ne yapıyoruz?
Beklemek, çoğu zaman sonunda iyiye, güzele, mutluluğa ulaşılacağı gibi anlamlar barındırır hafızalarda…Yaşam boyunca hep bir şeyleri yada birilerini bekleriz.. Tabi hep güzel şeyler olmuyor hayatta. Tek umut olsa da yarınlar, mutlu bitmiyor her son… Bazen beklenen beklendiğine değmiyor.. Bazen de geç geliyor yarından istenen… Bu arada ise giden ömürden oluyor hep. Yıpranan hayatlar, yorgun insanlar, kırık kalpler vs…
Küçücük hayatlarımıza büyük şeyler sığdırmaya çalışırken yoruluyoruz. Kimi zaman seviniyoruz, kimi zamansa üzülüyoruz. Oğuz Atay “Tutunamayanlar” adlı eserinde konunun önemini şu sözlerle dile getirmiş: “Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.” Daha güzel anlatılamazdı herhalde…
Zaman bir şeyleri bizden çalmakla mesuldür hep.. O yüzden de kayıplarımızın farkına çoğu zaman geç varırız… Bekleyişlerimizle meşgulüzdür o ara…
Yolda kalanların, tükenenlerin yanında birde umudu, ümidi hep taze olanlarımız var. Yorulmadan bekleyenlerimiz… Ne mutlu… Beklemek onlar için en güzel, en umutlu şeydir, abartacak olursak her şeyleri.. Yılmadan usanmadan, gece gündüz demeden... Buna binaen insanı hayatta tutan umudun, yarınların güzelliği değil mi?
Dün, bugün, yarın…
Düne çare bulamasak da bugün ve yarın ellerimizdedir. Beklenen güzel bir iş, mutluluk, kariyer, sağlık veya daha farklı birçok şey olabilir. Elimizde olanları çaba ve gayretle halledebilsek de, gücümüzün yetmediği noktalarda tıkanabiliriz. . Hal böyleyken beklemenin, ümit etmenin yolu bizlere hep açıktır.. Şöyle de bir gerçek var ki hiçbir şey yapmadan bekleyenler sadece bekledikleriyle kalacaklardır. Konu ne olursa olsun az çaba…
Yazımı burada sonlandırırken, sevdiklerinizi çok geç olmadan bekletmeyin arayın sorun, Dolu dolu yaşayabileceğimiz hayatlarımız boş bekleyişlerden ibaret olmasın. Can Yücel´in de dediği gibi beklemek güzeldir ama doğru durakta…
Hayata yetişmek bugünden başlar, yarınlarınız hür ve aydınlık, bugününüz dünden daha güzel olsun……