İnsanlığı tehdit eden bu salgın hastalığın aşısını Türkiye bulsaydı dünyaya harika bir gol atmış olurdu. Şimdi TIR larla dünyanın çeşitli ülkelerine aşı satarak zenginliğin tadını çıkartırdık. Ülkemizin kasası dolup dolup taşardı.
Edindiğimiz bilgilere göre aşıyı bulan ülkelerin ve firmaların kazançları rekor düzeye erişmiş. Hiç bu kadar para kazanmamışlar kurulduklarından bu güne.
Bunu Türkiye yapabilirdi.
Bizim bu aşıyı bulan ülkelerden neyimiz eksik? Ya da onların bizden neleri fazla!
Her ilde üniversitemiz, her ilçede fakülte veya yüksek okulumuz var.
Bu üniversitelerin tıp fakülteleri ve araştırma laboratuarları var.
Bir o kadar da özel üniversitelerimiz ve hastanelerimiz var. Bu kurumlarda çalışan profesörlerimiz var. Bu hocaların çalıştığı laboratuarlar var.
Kaldı ki biz İbni Sinaların, Farabilerin torunlarıyız!
Geçmişte dünya tıp ilmine damga vurmuş atalarımızın evlatlarıyız..
Hamdolsun, ülkemizin bu çalışmaları destekleyecek ekonomik gücü de var.
Her şeyimiz var ancak bu hastalığın aşısını elin gavuru buluyor. Biz de ülkemize aşı satacaklar diye sırada bekliyoruz. Atalarımızın ne güzel bir sözü var; Elden gelen öğün olmaz, o da zamanında bulunmaz. Elin adamlarından aşı bekliyoruz!
Avuç avuç da döviz ödüyoruz bu ülkelere; bir de adamların nazını çekiyoruz.
Türkiye bunu yapamayacak bir durumda olsa, eski Türkiye olsa anlardım; şimdi öyle mi? Yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda! Çılgın projeler üretiyoruz. Bir aşıyı mı bulamayacağız; yeni Türkiye'ye hiç yakışıyor mu?
Mutlaka bizim bilmediğimiz bir şeyler var diye düşünüyorum.
İthal aşı daha ucuza geliyor olabilir.
Mesela Türkiye artık birçok ürünü üretmiyor, daha ucuz olduğu için dışarıdan satın alıyor. İç üretim daha pahallıya geliyor.
Başta tarım ürünleri olmak üzere bek çok ürününün topraklarımızda üretilmesinden vazgeçtik. Mesela tütün üretmiyoruz. Dışarıdan alıyoruz. Hem daha ekonomik hem de üreticimiz yorulmuyor.
İç piyasada bir ürününün fiyatı yükseldi mi hemen dış alım yaparak fiyatı dengeliyoruz. Tüketiciyi ezdirmiyoruz! Bu bir ekonomi politikası sonuçta!
Sanırım bu salgın hastalığın aşısının bulunmasında da aynı politika izlendi. Çok bildik adıyla buna hizmet satın alma diyorlar. Aşı konusunda da Türkiye aşı bulma yöntemini seçme yerine başka ülkelerin bulduğu aşıyı satın almayı tercih etti.
Yoksa bu kadar teknik donanıma ve ekonomik güce sahip bir ülkenin bu kadar basit bir aşıyı bulmaması düşünülebilir mi?
Bir zamanlar Türklere karşı Çin Seti'ni yapan Çinliler bile dünyada en erken aşıyı bulan ülkeler arasında yer aldı. Hem hastalığı kendi ülkelerinden dünyaya yaydılar hem de bir yıl geçmeden aşısını bulup dünyaya aşı sattılar.
Ama ben yine de aşıyı Türkiye'nin bulmasını isterdim. Tam da dünyayı dize getirme zamanıydı. Osmanlı güçle dünyayı dize getirirken Yeni Türkiye bilimle dize getirmeliydi'
Kapımızda sıraya girmeliydi Avrupalı. Oluk gibi para akmalıydı ülkeye.
Bilimde öncü olmanın, ekonomide güçlü olmanın keyfini sürmeliydik. Bir de bu parayı adaletli bir gelir dağılımı sistemiyle halka paylaşınca seyredin insanların yüzündeki mutluluğu! Bir buluşla zengin olmak böyle bir ey olmalı.
Zaten bilim de bunun için değil mi? Üniversiteler, araştırma laboratuarlar, hastaneler, profesörler, doktorlar bunun için değil mi?
Hem dünyaya hizmet hem de memleketine hizmet; hem sağlık açısından hem de ekonomik açıdan bundan başka nasıl olur!
Bu defa fırsatı kaçırdık sanki ama ülke olara her zaman uyanık olmak durumundayız.