“On bir ayın sultanı” ramazan ayının girmesine şunun şurasında üç gün kaldı.
Mübarek ayın girmesiyle birlikte siyasi şovlar da başlayacak.
Özellikle bu konuda, tüm varlığımızı borçlu olduğumuz “Devletlü Efendimiz”in eline hiçbir siyasetçi su dökemez.
Ancak bu iş öyle “he” demekle olacak iş değil.
Bunun da sıkı kuralları var.
Nasıl mı?
Buyurun:
1.Öncelikle, gecekondu muhitlerinden birinden çok sıkı yandaş bir aile bulunacak.
2.Hane halkına, Devlütlü Efendimiz ve refikasını karşılamak için nasıl
davranması gerektiği sıkı sıkı tembihlenecek.
3.Yer sofrası, iftar şovlarının olmazsa olmazıdır. Eğer o evde böyle bir sofra yok ise, hemen bulup, buluşturulacak.
4.Çatılara keskin nişancılar yerleştirilecek, cadde ve sokak başları özel harekatçılarla tutulacak.
5.Onlarca yandaş kameraman ve muhabir önceden mevzideki yerlerini alacak.
6.Hane halkının şaşkın bakışları (!) arasında ve önceden kendilerine
ezberletildiği üzere, “Aaaa…Efendim siz…Gözlerime inamıyorum…Bu garip kulunuza şeref verdiniz…” avazeleri arasında pek muhterem Devletlü Büyüğümüz ile refikaları çat kapı yapacak.
7.Sonra huşu içinde yer sofrasına bağdaş kuracaklar.
8.Yemekten sonra ailenin en küçük bireyini, burnundan sarkan sümüklerine aldırış etmeden sırayla kucaklarına alarak, "Ah canıımmm... Sen ne şeker şeymişsin böyle…" deyip, yanaklarından birer makas alacaklar.
Böylece düşmanlar da çatır çatır çatlamış olacak!