Biri kalkıp fütursuzca Atatürk ve silah arkadaşı İsmet İnönü’ye, “İki ayyaş” diye hakaret edebiliyorsa…
Yine o biri, “Dindar ve kindar gençlik” yetiştirmekle övünebiliyorsa…
Diyanet İşleri Başkanı olacak o malum zat Ayasofya’nın minberinden 81 milyonun gözlerinin içine bakarak Atatürk’e lanet okuma cesaretini kendinde bulabiliyorsa…
Yine o Diyanet İşleri Başkanı, “10 kasımlarda kenefe gidin” ve “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen o malum vatan hainini hastanede ziyaret edip, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim'i hediye edebiliyorsa…
Devlet ricali tam kadro bu hainin cenazesine katılıp tabutuna omuz verebiliyorsa…
Bazı imam hatip ve ilahiyat fakültelerinde öğrencilerin beyinleri günde beş posta Atatürk düşmanlığıyla yıkanabiliyorsa…
Milli bayramlarda ve 10 kasım Atatürk’ü anma günlerinde Anıtkabir avlusuna kadar gelip, slogan attıktan sonra gerisin geri dönen alçaklara cesaret verilebiliyorsa…
“Andımız” okullarda yasaklanabiliyorsa…
“Atatürk” adı statlardan, havaalanlarından, meydanlardan kaldırılabiliyorsa…
Tüm bu olup bitenlere karşı…
Attığı vakit mangalda kül bırakmayan sözde ülkücü ve milliyetçi “püskevit sever” birileri bunlara sonuna kadar kayıtsız, şartsız destek verip, dut yemiş bülbül gibi susabiliyorsa…
Beyni uyuşturulmuş ahlak yoksunu bu 16 yaşındaki gencin nasıl bu durumlara getirilmiş olabileceğini fazla sorgulamaya gerek yok!
Her şey ayan, beyan ortada.
Düşmanı uzaklarda; Yunanistan’da, İngiltere’de, ABD’de, Fransa’da, İsrail’de, Arap coğrafyasında…aramanıza gerek yok.
Düşman maalesef içimizde!