Bizim yaşımızda olanlar bilir.
Eskiden ip cambazları vardı.
Vatandaşlar gözlerini ipte gösteri yapan cambazlara odaklarken…
Arkalarında sanatlarını (!) icra eden yankesiciler de ceplerini boşalttığı vatandaşın dikkatini ipteki cambaza yöneltmek için arada bir “cambaza bak, cambaza” dermiş.
Gösteri bittikten sonra ceplerinde yeller estiğini görenler ah, vah ederlermiş ama çoktan iş işten geçmiştir.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere.
Ülkemiz asrın felaketi bir deprem yaşamış.
Elli binin üzerinde vatandaşımız ölmüş.
Tencerelerimizde et yerine dert kaynıyor.
Soğan 30 TL’yi aşmış.
Enflasyon canavarı almış başını gidiyor.
Merkez Bankası Matbaası ha bire karşılıksız para basıyor.
Yandaş hırsız müteahhitler milletin “...na koymaya” devam ediyor.
Birileri beş-on yerden ballı börekli maaşlar almayı sürdürüyor.
"İtibarından tasarrufu" zül addeden saray, saltanatını tüm ihtişamı ile sürdürüp gidiyor.
Millete verecekleri hiçbir şey kalmayanlar kalkmış, dün olduğu gibi bugün de din ticaretine sığınıyor.
Dün sermayeleri;
“Başörtülü bacım”dı…
“Camileri ahır yaptılar”dı.
“Camide içki içtiler”di…
Seçim meydanlarında “Kur’an-ı kerim” sallamalardı…
Mekke’ydi, tekkeydi, şahtı, şıhtı…
Bugün ise “seccade”!
“Cambaza bak” misali…
Bir taraftan ellerini vatandaşın cebine sokup malı götürürken, diğer yandan da avaz avaz bağırmayı da ihmal etmiyorlar:
“-Seccadeye bak, seccadeye bak!”
“Tüm sektörleri inceledim, en karlı sektörün din ticareti olduğunu gördüm” diyen, ünlü politikacılarımızdan Osman Bölükbaşı’ya rahmet olsun!