“Sevdiğin şeylere sahip değilsen, sahip olduğun şeyleri seveceksin.”
Fuzuli
“Sevdiğimiz işi yapmak mı? Yaptığımız işi sevmek mi?” sorunsalından şu şekilde kurtulabiliriz diye düşünüyorum: Sizlere kendimden örnek vererek yazıma başlamak istiyorum. Bakın mesela Ortaokul yıllarında Amatör olarak başladığım ve severek yaptığım gazetecilik mesleğimi hastalığıma rağmen hiç hiçbir maddi imkan sağlamasa da bana bırakmadım ve kopamadım...
Eğer çalışan, yaptığı işi sevmiyorsa veya yanlış bir iş yerinde çalıştığını düşünüyorsa ve en önemlisi bundan kesinlikle eminse, geleceğe yönelik olarak kendine yeni iş fırsatları oluşturmak için planlar yapabilir. Fakat mevcut iş yerindeki çalışmalarına mutsuzluğunu yansıtması, isteksiz çalışması, çalışma arkadaşlarına veya yöneticisine negatif bir tutum sergilemesi amatör bir davranış şeklidir. Bireyin, işini değiştirmek konusundaki kararlılığı ve o iş yerindeki göstermesi gereken performansı tamamen ayrı sayfaların konularıdır. Günümüzde bazı çalışanlar bu konuları birbiriyle karıştırabiliyor. Böyle olunca da, çalışanın bir problemi varken, sorun sayısı katlanarak yükseliyor. (isteksiz yapılan işlerden dolayı meydana gelen hatalı çıktılar, yönetici, çalışma arkadaşları veya müşterilerle olan diyalogların giderek kötüleşmesi vb.)
Ortaokul yıllarından beri yaptığım gazetecilik mesleğimde yukarıda bahsettiğim bazı zorluklarla karşılamama rağmen tarafsız ve ilkeli olarak gazetecilik ilkelerine uyarak yapmaya çalıştım. Tabi ki bu süre zarfında yazdığımız yazılardan dolayı kalbini kırdıklarımız olduysa özür dilerim.
Hayat tabii ki her zaman tozpembe geçmiyor. Bazen hayatın rutin işleri tabii ki bizi yorabiliyor, baskı altına girdiğimiz zamanlar oluyor, zorluklarla karşılaşıyoruz vb. O zaman da kitaplar ve şiirler yardımcımız oluyor.
Şu kavga bir bitse dersin,
Acıkmasam dersin,
Yorulmasam dersin;
Çişim gelmese dersin,
Uykum gelmese dersin;
Ölsem desene!
Orhan Veli Kanık