Bizler çocukken “komşuluk” diye bir güzellik tanırdık... Nereye taşındı, haberi olan var mı?
Eskiden ne güzeldi evler, Kapısı açıldığında gülen yüzler vardı. Yürekler güzeldi, Demli bir çayın, bir fincan kahvenin hatırı vardı...! İkram vardı, açmışın tok musun diye sorulmazdı kurulurdu sofralar şükür vardı. Şimdiyse üst kat komşumuzu tanımaz olduk. Birbirini görünce selam vermemek için yolunu değiştiren samimiyetsiz insanlar...
Sobayı, kömürü, külü bilmeyen; “komşu, komşunun külüne muhtaçtır ”atasözünün anlamını nereden bilsin? Eskiden her akşam bir evde sobanın başında oturulur, çaylar içilir, sohbetler edilirdi…Ama şimdi bakıyorum da o sohbetlerin yerini cep telefonları, bilgisayarlar almış…Düşünseniz ya bir komşuya gittiniz oturdunuz tam sohbet edeceksiniz ama herkesin elinde telefon cırt cırt mesajlaşıyor…Hani bir laf vardır ya…Silah çıktı, mertlik bozuldu gibi apartmanlar çıktı, komşuluk bozuldu gibi…
Günümüz de belki hâlâ komşularımız var, hem de eskisinden fazla. Fakat komşuluk yok. Bugün apartman tarlasına dönen şehirlerde oturan birçok kişi karşısındaki komşusunu tanımıyor. Çünkü “komşu olmak” başka, “komşuluk etmek” başkadır. Taşındığınız anda komşu olur, tanıştığınız anda ise komşuluk etmeye başlarsınız. Bu tanışıklık dertleri dinlemeyi, sıkıntıları paylaşmayı, sevinçlere ortak olmayı ve hassasiyetlere özen göstermeyi temin ediyorsa, orada iyi komşuluk ilişkileri var demektir
Komşuluğumuzda artık özellikle büyük kentlerde, sabah işe giderken bazen solgun bir şekilde söylenen günaydın sözcüğünü bile aramaktayız. Ev alınmayıp, komşu alınan o güzel günler artık geçti. Kapıdan, tuz, şeker, kahve istenilen, kapıda çocuklar kaldığında sahip çıkılan, hastaya, düğüne, kedere ortak olunan güzellikler artık gittikçe azalmakta. Gelişen teknoloji bize refah getirmekle birlikte, insan ilişkilerini zayıflattı. Akşam yorgun argın eve gelen bireyler televizyonun karşısına geçince, komşuluk gelip gitmelerini erteliyorlar. Bu ilişkileri olumsuz bir şekilde etkileyen diğer bir neden de hayat pahalılığı.
İnsanlar bu ekonomik güçlükler karşısında misafir çağırmaya da çekiniyor. Komşuluğu olumsuz etkileyen bir başka sebepte, güven duygusunun giderek azalması. Güven ortamı olmayınca sıcak ilişkiler, dosthane yaklaşımlar oluşamıyor.
Batı toplumunda yıllar önce önemini kaybeden komşuluk, yeniden gündeme gelmek zorunda kaldı. Daha önce sadece kendi için kazanan, kendisinden başkasına değer vermeyen, bencilliğin ön planda olduğu bir yaşam biçimi hâkimdi. Ama bunların sonucunda da, bu topluma korku ve güvensizlik virüsü bulaşmıştı. Kazanan ama komşusuna dahi güvenmeyen, korkan insanlar topluluğu oluşmuştu. Bu ortamdan kurtulmanın çözümü yanı başlarındaydı, yani kapı komşularıydı. Hem insan ilişkilerinin gelişmesi, hem de güvensizlik ortamının kalkması için çeşitli yollar aradılar. İngiltere de örneğin komşu gözetim kurumu birimleri oluşturuldu. Bu grubun yardımlaşmasıyla, suç oranları yüzde seksene yakın azaldı. Yardımlaşmanın güzelliklerini görmeye başlayan toplumda, komşu kavramı değer kazanmaya başladı. Bizimde eski, güzel komşuluk yaşamını yakalamamız için ilk adımı kendimiz atarak, bu güzel dayanışmayı başlatmalıyız.