Yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimiyle ilgili resmi süreç işliyor. Siyasi partiler milletvekili listelerini Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına verdiler. Bu listeler kamuoyu ile de paylaşıldı.
Peki, bu listeler içinize sindi mi?
Toplumsal anlamda sinmemiş olacak ki tartışmalar devam ediyor. Özellikle isimler ve listede aldıkları sıralama durumları çok tartışılıyor.
İşin özü, bu ucube listem böyle tartışmalı bir liste yarattı.
Bu sistem değişmedikçe içimize sinse de sinmese de bu isimlere oy vermek zorundayız. Bizi buna mahkûm ettiler.
Bizim fikrimizi soran yok. Onların yaptıkları listeyi onaylamaya zorlanıyoruz.
Sonra da; Bizi halk seçti diyecekler. Halkı bu işlere karıştırmayın!
Darbe yasalarından şikâyet edenler darbe yasalarıyla ülkeyi yönetmeye devam ediyorlar ve edecekler de. Bunun neresinde demokrasi?
Her siyasi partinin lideri alıyor önüne bir tomar kâğıt ve başlıyor yazmaya.
Sonra da haydin sandığa!
Sevgili liderlerimiz kontrolü ellerinden bırakmak istemiyorlar. Her şey onların iki dudağı arasından çıkacak sözlere bağlı. Bu gücü kaybetmek isterler mi?
Bu gücü onlara sağlayan yasaları değiştirmek isterler mi?
Yetmezmiş gibi bir de ittifaklar çıktı başımıza. Koalisyondan kaçarken ittifaka tutulduk. Koalisyonlar en azından seçimden sonra alınan vekil sayısına göre oluşturulurdu.
İttifaklarda daha seçime girmeden birlikteliğin oluşturulması ve ilan edilmesi gerekiyor. Bu farklı siyasi görüşteki partileri bir arada ittifaka zorlamak ne acayip bir şey! Derin görüş farkları var ki ayrı ayrı parti kurmuşlar. Haydi şimdi bunları bir araya getirin getirebilirseniz. Görüşmeler, pazarlıklar, o partinin listesinden sıra kapmalar falan falan!
Eskiden beri siyasette bir deyim vardır; Ceketimi koysam kazanır derlerdi.
Şimdi lider ceketini yazsa kazanacak!
Demokrasilerde halk her yerde vardır, sadece sandık başında değil. Bizim Türk tipi demokrasimizde halk sadece sandık başında var. Ne listeyi bilir ne de listede yer alanları tanır. Diyelim ki tanıdığı bir isim var, onu lider nereye yazmışsa ona oy vermek zorundadır.
Eski Türkiye'de ön seçim diye bir uygulama vardı. Siyasi partilerin delegeleri bir oylama yaparak listenin oluşmasını sağlarlardı. Onun da belki eksikleri vardı ancak bu yöntemden çok daha gerçekçiydi.
Şimdi de temayül yoklaması yapıyorlar sözde, hiçbir bağlayıcılığı olmayan temayül yoklamasını parti lideri canı isterse dikkate alıyor. O yine de kafasındakini yazıyor sıraya.
Ve 1982 den bu yana kimse bu yöntemi değiştirmiyor. Asker ne yazdıysa o!
Hal böyle olunca da açıklanan listeler ve sıralama seçmenin içine sinmiyor. Şimdi seçmen istemeye istemeye bu listeye oy verecek 14 Mayıs'ta. Ben yaptım oldu olacak!
Bu seçim sonuçlarıyla oluşacak mecliste halktan çok lider temsil edilecek. Vekiller halkın vakili değil de liderin vekili olacak.
Ondan sonra da parti disiplini, grup kararı gibi söylemlerle eller kalkıp inecek.
Halk ne derse o olmayacak, lider ne derse o olacak!
Bir de; Biz halkı temsil ediyoruz, bizi halk seçti, bizi halk gönderdi diyecekler.
Halka başka bir seçenek mi sundunuz, seçmeyip de ne edecekti?
İçimize sinmeyen listelerle seçime gidiyoruz. Tartışmalar da bu yüzden bitmek bilmiyor. Özellikle ittifakların oluşmasıyla ortaya çıkan liste krizi görünürde aşılmış gibi dursa da için için kaynamaya devam edecektir.
Öncelikle bu sistemi getirenleri ve değiştirmeyenleri tarih kayda geçecek, insanlarımız da affetmeyecektir. Haklar helal edilmeyecektir.
Yaşasın Türk usulü demokrasi!