Eskiyoruz. Eskidikçe bazen yüceliyor, bazende yere batıyoruz. Bazen külçe altın değerinde paha biçilmezken değerimize, bazende paslı bir tenekeden farksız üstü başı emek pisliği içinde bir eskicinin hurdalığında yerimizi alıyoruz. Teraziye ne kadar benziyor hayatlar. Şimdiki elektronik terazilere değil elbette.Eski kefeli, bir aşağı,bir yukarı oynayan terzilerden söz ediyorum. Bir kefesinde dirhem.Diğer kefesinde tartılan cisim. Peki insanı tartan terazi var mıdır? Kantarda ağırlığını tartarsınız da Kişiliğini tarta bilir misiniz? Eğer kişilikleri tartan kantarı icat etseydi insan kimse kimseyi kandıramazdı. Koyardı ayar kantarına ak koyun kara koyun belli olurdu. Sahte gülümsemelerin, yalanların esaretini yaşamazdık. Gerçekle o kantarda karşılaşır, O kantarın değerine inanırdık. Ne yazık ki böyle bir icat gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek de. İnsan insanı tanımak için deneme yanılma yöntemi ile çözmeye çalışacak. Tüm bunları yazarken eskilerin bir sözü geldi hatırıma. ''İnsan kavun değil ki koklayıp da alasın'' Kestirmeden bir söz. Baştan beri yazdıklarımı özetleyen anlatım. Karakter, vicdan, hoşgörü eğitimle oluşur. Eğitim insanın aşısıdır. Okumak insana değer katar. Okumayan insan boş bir kaset gibidir. sadece döner,ses vermez. Bütün bunları neden yazdım. Bugün gittiğim bir salonda çok güzel bir oyun sergiledi öğrenciler. Oyunun içinde öyle anlar vardı ki alkışlamak gerekiyordu. Alkış yürekten gelen duygu selinin ellerde patlamasıdır. Kimse alkışlamadı.Bir tek ben kendi başıma tempo tutup o güzel topluluğu ve o güzel marşı alkışladım. birazda çekinerek. Birisi gelip de ne yapıyorsun demesinden korktum. İnsanlar doğar ve ölür. Fakat öyle insanlar vardır ki, her ölüm yıl dönümlerinde yeniden doğar. Ne mutlu yeniden yeniden doğan insanlara... M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 695+ kez okundu.
YENİDEN DOĞMAK
Eskiyoruz. Eskidikçe bazen yüceliyor, bazende yere batıyoruz. Bazen külçe altın değerinde paha biçilmezken değerimize, bazende paslı bir tenekeden farksız üstü başı emek pisliği içinde bir eskicinin hurdalığında yerimizi alıyoruz. Teraziye ne kadar benziyor hayatlar. Şimdiki elektronik terazilere değil elbette.Eski kefeli, bir aşağı,bir yukarı oynayan terzilerden söz ediyorum. Bir kefesinde dirhem.Diğer kefesinde tartılan cisim. Peki insanı tartan terazi var mıdır? Kantarda ağırlığını tartarsınız da Kişiliğini tarta bilir misiniz? Eğer kişilikleri tartan kantarı icat etseydi insan kimse kimseyi kandıramazdı. Koyardı ayar kantarına ak koyun kara koyun belli olurdu. Sahte gülümsemelerin, yalanların esaretini yaşamazdık. Gerçekle o kantarda karşılaşır, O kantarın değerine inanırdık. Ne yazık ki böyle bir icat gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek de. İnsan insanı tanımak için deneme yanılma yöntemi ile çözmeye çalışacak. Tüm bunları yazarken eskilerin bir sözü geldi hatırıma. ''İnsan kavun değil ki koklayıp da alasın'' Kestirmeden bir söz. Baştan beri yazdıklarımı özetleyen anlatım. Karakter, vicdan, hoşgörü eğitimle oluşur. Eğitim insanın aşısıdır. Okumak insana değer katar. Okumayan insan boş bir kaset gibidir. sadece döner,ses vermez. Bütün bunları neden yazdım. Bugün gittiğim bir salonda çok güzel bir oyun sergiledi öğrenciler. Oyunun içinde öyle anlar vardı ki alkışlamak gerekiyordu. Alkış yürekten gelen duygu selinin ellerde patlamasıdır. Kimse alkışlamadı.Bir tek ben kendi başıma tempo tutup o güzel topluluğu ve o güzel marşı alkışladım. birazda çekinerek. Birisi gelip de ne yapıyorsun demesinden korktum. İnsanlar doğar ve ölür. Fakat öyle insanlar vardır ki, her ölüm yıl dönümlerinde yeniden doğar. Ne mutlu yeniden yeniden doğan insanlara... M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 11 Kasım 2022 - Cuma
YENİDEN DOĞMAK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.