Yaşlanmak mı, yaş almak mı? İhtiyarlık ise bambaşka… Her yıl, bir beden daha büyüyor ruhumuz… Bir çizgi daha ekleniyor biz görmesek ya da görmeyi istemesek de yüzümüze!...
Tıpkı yarış gibi siz durmak istiyorsunuz ama hayat sizden hızlı koşuyor. Ve bir yıl daha akıp gitti ömrümden... Bir kitabın son sayfasını okur gibi, ya da bir filmin sonuna gelmiş gibi, tekrarı yok bazı şeylerin ömrümüzden biten bir yılı bir yaşı daha geride bırakıyoruz.
Yaşın değil, yaşadıkların öğretir insana hayatı… Yitip giden zaman için yapılan en güzel tabirlerden bir tanesidir ‘su misali akıp gitmesi’…
Sonradan keşke dememek, pişman olmamak için her anımızın kıymetini bilmeliyiz. Zira zaman geçip gittiğinde onu geri getirebilmek mümkün değildir… Günler, haftalar, aylar göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. Ne zaman geçti bunca ay, bunca yıl... Daha dün gibi yaşadıklarımız geriye dönüp baktınız da diyorsunuz “ Hayat su gibi akıp gitmiş, Tıpkı yarış gibi siz durmak istiyorsunuz ama hayat sizden hızlı koşuyor. Ve bir yıl daha akıp gitti ömrümden...
Tıpkı rahmetli Talip Tayfunoğlu’nun dediği gibi” Yaş ilerledikçe sadeleşmek ister insan”
“Her daim genç kalmak zorundasın. Gençlik, güzelliktir önemli olan. yaşlanmak bir çeşit hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Yaşlılık
‘yaş almak güzeldir, değerlidir, kıymetlidir.yaşımı, yaşamışlığımın veya yaşayamadıklarımın oluşturduğu hayat çizgilerimi, kırışan buruşan yerlerimi, beyazlarımı, derinliğimi, ağrılarımı, ait olduğum bedeni ve ona ait ruhumu, yaşamımı ve ölümümü, varlığımı ve yokluğumu kabulleniyor ve seviyorum.