Hani bir şarkı vardı “Unutulmuş birer birer eski dostlar, eski dostlar... “ diye başlayan. Nedense dilime dolandı bu şarkı. Birkaç defadır söyleyip durdum.
Bu haftaki yazımda sizlere 29.09.2023 tarihinde İstanbul’dan Giresun’a gelirken aracıyla Çankırı’nın Ilgaz ilçesinde kazada hayatını kaybeden 1990 yılında Mardin Güneydoğu terör gazisi olan ve BAL Ligi temsilcimiz Görelespor Başkanı merhum Engin Camadan’a yapılan vefasızlıktan bahsetmek istiyorum. Vefa denince ilk akla eskiden dost ve arkadaşlar arasında, kardeşler arasında olmazsa olmaz bir duygu gelirdi. Ya şimdi öyle mi? Neden derseniz? Geçenlerde ablası Melahat Kılıçarslan’an ile sohbet sırasında gazimizin mezarına hala Türk Bayrağı asılmadığını ifade edince oldukça üzüldüm. Konumuz ahde vefaydı ve ben vefayla ilgili bir kaç kitap okumuştum. Vefanın sözlük anlamı için sözlükleri yeniden gözden geçiriyordum.
Sözlükteki ifadeleriyle Vefa şöyle tanımlanıyordu; Vefa, Arapça bir kelime '' sözünü yerine getirme, sözünde durma, borcunu ödeme; sevgi dostluk ve bağlılıkla sebat etme, yetme, yetişme'' gibi en güzel manaları üzerinde toplayan en güzel ifadeleri içeriyordu…Ahde vefanın, vefasızlığın her türlüsünün yaşandığı toplumumuzda vefaya öylesine çok ihtiyacımız var ki…
Ah "vefa ah" senin adın İstanbul’un bir semtinin ismi olarak mı kalacaktı!.. Sen buna layık değildin sadece…Yoksa seven gönüllerin dertlerinin dermanı olmak varken…Hep zamana, mekana, devrana çoğu zamanda dünyaya kızarız suçlarız, hayıflanırız. Oysa değerli okurlarım hepiniz sormadınız mı kendinize? "vefa nedir" diye, kimde var, nerde satılır, nerede bulunur, kilosu kaç kuruşadır.. Hangimiz, hanginiz yakınmadınız hayıflanmadınız.? Neyse gelelim işin özü yazımıza; bizler vefayı unutur olduk, mili, manevi tüm değerlerimizden uzaklaştıkça uzaklaştık. Hâlbuki milleti millet yapan, toplumu, toplum yapan, dahası insanı insan yapan bir güzellikti ve en önemli özellikti vefa…
Günümüz insanında çok az rastladığımız bir özellik oluverdi vefa… Birçok iyilik yaptığımız, arkadaş, dost zannettiğimiz kimselerden sille üstüne silleler yiyoruz.
Son yıllarda vefaya, vefalı davranışlara, hasret kaldık desek yeri sevgili okurlar.
Vefa karşılık beklememektir!
Vefa, kimseye aldırmadan, korkmadan, düşünmeden, kalbine uyarak uzanan eldir.
Vefa, bir sevgi nişanesidir!
Samimidir, içtendir, gönüldendir.
Birinin demesiyle, git şuna yardım et, destek ol demesiyle yapılan bir fiil ve davranış da değildir!
Dostun vefası bir başkadır.
Vefasızlığı da!..
Vefa; yalnızlıklara, çaresizliklere, ümitsizliklere bir anda doğuveren güneş gibidir.
İnsan yaşadığı sürece bir çok badire ile karşı karşıyadır. Çünkü hayat bir imtihandır denilmiştir. Varlıklı, sevilen ve sayılan biriyken dibe vurabilir, mevki ve makam sahibiyken gadre uğrayıp işinizden gücünüzden olabilirsiniz.
Vefa, hem sizin için, hem de dost ve arkadaşlarım dedikleriniz için, hısım ve akrabalarınız için oldukça çetin bir imtihan çıkarır karşınıza.
İyi günün dostları, arkadaşları, hısım ve akrabaları, ağaçların yaprak dökmesi gibi, dökülmeye başlarlar.
Kimi koşarak, kimi kaçarak, kimi arandığında bulunmamak üzere terk etmişlerdir, gece- gündüz beraber oldukları içtikleri su ayrı gitmeyen arkadaşlarını…
Buna dostun dostla imtihanı…
Arkadaşın arkadaşla imtihanı…
Hısım-akrabanın, hısım-akrabayla imtihanı diyebilirsiniz!
Kolay bir imtihan değildir.
Vefa göstermeme adına kaçmak, uzaklaşmak, bağını kopartmak, arandığında bulunmamak, nasıl bir duygudur diye düşündünüz mü?
Aynı şehirde yaşayan insanlar bir süre sonra öyle yerlerde karşı karşıya gelirler ki, vefasızın eski dostuna bakacak yüzü olmaz!
Bu imtihanların vefalı davranışlar gösterenler bölümünde; vefalı davranan tereddüt göstermeden uzatır elini…
O uzanan el, bir daha bırakılacak el değildir, anlayana!
Sonra bakarsınız… Geriye kim kaldıysa, yanınızda kim durmaya devam ediyorsa, ilk defa kapınızı kim açıp, ne yapabilirim diye sorduysa vefalı kim, vefasız kim ortaya çıkmış demektir.
İnsanın en sıkıntılı durumunda, çaresizliğinde, kiminle konuşmam lazım, bu sıkıntıyı nasıl aşabilirim diye bunaldığı anlarda, Hızır misali yetişen vefalı insanları unutmayın.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş sözünü de!.. Neyse ben sizleri fazla sıkmadan yazıma son verirken, buradan yetkilere seslenerek terör gazimizin mezarına Türk Bayrağı dikilmesi ve isminin Görele’de bir yere verilmesini ablası gibi bizlerde istiyoruz.