Okuduğum gazete ya da kitaplarda sıkça yer verilen yabancı kökenli sözcükler canımı sıkıyor. Üzülüyorum dahası mutsuz oluyorum. Konuyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim. Bu yazıyı kaleme aldım. 23 Mart 2024 tarihli T24 gazetesinde, öne çıkarılan haber başlıklarından biri şöyle: “ TİP Şişli adayı Tolga Bektaş: Sosyalizmi Cem Yılmaz'ın origamisiyle getirmeyeceğiz.”
Arama motoru üzerinden origami sözcüğünü sorguladığımda; Japonca oru (katlama) ve kami (kâğıt) sözcüklerinden oluştuğu; katlanmış kâğıt anlamına geldiği bilgisine ulaştım. Alt açıklamasında, geleneksel kâğıt katlama; makas ve yapıştırıcı kullanmadan kâğıdı sadece katlayarak çeşitli şekiller oluşturma sanatı denilmekte. Bu sözcüğün yerine Türkçe bir sözcük türetilip kullanılamaz mı?
24 Mart 2024 Tarihli Cumhuriyet gazetesinde, Zeynep Oral'ın Enis Batur'u anlattığı yazısını okurken şu cümleye takıldım kaldım: “Güven Turan'a göre, İdeolojik söylev sözlerinin uçuştuğu bir dönemde, kapalı, fragmenter, simya göndermeli modernist, hatta avangart bir şiirdi bu.” Yazıda fragmenter, simya, modernist, avangart” sözcüklerine yer verilmiş. Bu sözcüklerin Türkçesi yok mu? Fragmenter yerine bölünmek, parçalanmak; parça, kırılmış parça” sözcüklerinden uygun olan kullanılamaz mı? Kökeni kimya olan madenleri altına dönüştürmenin yolunu bulmak; ölümsüzlüğü bulmak anlamında kavramlaşmış simya sözcüğünün kullanılma mantığını anlıyorum fakat öncü sözcüğünü yeğlemeyip avangart sözcüğünü kullanmanın mantığını anlayamıyorum doğrusu. Modernist yerine modern olanı benimseme, yenilikçi, çağcıl sözcüklerinden birini kullansa güzel Türkçemiz adına daha iyi olmaz mı?
Bugünlerde Hüseyin Ferhad'ın “Türkçenin Sol Anahtarı” adlı deneme kitabını okuyorum. Bu kitapta da batı dillerinden alınan birçok sözcük kullanılmış! Hayranlık, beğeni yerine admiratio; metafizik şairler yerine metaphysical poetry; baskıcı, zorba bir yönetim altında temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmış toplum; umudun ve yaşama isteğinin kalmadığı karanlık gelecek yerine distopya; hayali, düşsel yerine ütopik; yaşam felsefesi, izlek, hedef, anlayış, parola, slogan tanımlarından uygun olanın yerine motto… Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sözü fazla uzatmadan Türkçenin Sol Anahtarı'ndan kısa bir alıntı yapalım: “… Ahmet Telli, Hüseyin Atabaş, Azer Yaran Türkiye Yazıları 'entelijansiya'sındandırlar, uzak otururlardı, dergilere şiir vermiyoruz diye kızarlar, veririz diye de ödleri kopardı.” Ferhat, aydınlar topluluğu yerine entelijansiya sözcüğünü niçin kullanır? Bunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Türkçede kullanılan Fransızca kökenli sözcüklerle ilgili bir çalışma yapıldığında, dilimizin ne kadar tehlikeli sularda yol aldığı gözler önüne serilebilir. Aydınlarımızın, ozanlarımızın, yazarlarımızın, çizerlerimizin, sanatçılarımızın, dahası dilini seven herkesin Türkçeye önem vermeleri, Türkçeyi güzel ve etkili kullanmaları tarihsel bir sorumluluktur. Herkesi bu sorumluğun gereğini yerine getirmeye davet ediyorum. Düz, geniş, albenili caddede bir ırmak güzelliğinde akan dilimizi dar sokaklara yöneltmek çıkmaz sokaklara yönlendirmek kimsenin hakkı değildir. Olmamalıdır da!