Yarım asırdan fazladır yaşadığım kasaba, artık eski dokusunu yitirmiş gibi geliyor bana. İlk okul yıllarında başka, orta okul yıllarında başkaydı. Elektrik ile lise yıllarında tanışmıştık. Kasabada var olan elektrik bizim mahalleye çok geç gelmişti. Telefonu hiç tanışmamış telefonla liseden sonra ki, yıllarda tanımıştım. Radyo pille çalışsa da her dakika açıktı. Gazete bayiisinin önünde kuyrukla satılırdı günlük gazeteler. Fırından yeni çıkmış ekmek gibi taptaze ,mis gibi matbaa kokardı. Sayfalarını çarşaf çarşaf açarken sayfalar bir birlerine yapışmış gibi zorlanırdı, nazlanırdı. Kasabanın kuzeyinde Karadeniz yatardı boylu boyunca. Bir uçtan bir uca kumlara uzanmış yatar dururdu. Rüzgarla dalgalanır, fırtınalarla kükrer etrafa saldırırdı. Güneyde vadiler, vadilerin deve hörgücü gibi çıkıntılarının üzerinde kurulmuş köylerimiz, mahallelerimiz vardı. Su çeşmelerden akardı. Tuvaletler dışarıda, banyolar Eve giriş kapısının arkasındaydı. Sabun kalıbı ortadan kesilmiş kurutulmuş bembeyaz çiçekler gibi kokar dururdu dökme taşın üzerinde. İşte böyle bir yerleşim yeri olan kasaba da meşhur delilerimiz de vardı. Deli hasan bizim köylüydü. Omuzları düşük esmer, devamlı önüne bakarak yürürdü. Elinde kemençesi devamlı kemence çalardı. Hiç konuşmaz, onun yerine kemençesi konuşurdu. Kasabanın salı günü pazar yerine iki kardeş emmi mutta kardeşler gelirdi. İki kardeş ikiz birbirlerine benzerlerdi. kol kola gezerler Yanaklarını sakız gibi şişirirler dudaklarının kenarında yanmayan birer dal ciğara, lastikli pantolonlarının uçkurunda kibrit kutusu ile dolaşır dururlardı. Arada sırada emmi mutta diye sesler çıkarırlardı. Deliler o kadar akıllı idiler ki, hiç hırsızlık yapmazlar, hiç kimseye saldırmazlar kendi dünyalarında yaşarlardı. Hele biri vardı İsmini hatırlasam da toprak yer, Çay bardağını goflet yer gibi yerdi. Her dönem başka başka delilerle imtihan olurdu kasaba. Ama kimse onları hor görmez, onlarla eğlenmez, onlara saygı duyacak kadar korurlardı onları. Şimdilerde bakıyorum da kasabada yeni türeyen delilerle dalga geçiyor kendilerini akıl erbabı sayanlar. Uzaktan baktığında deli dedikleri kişiler onlarla dalga geçiyor hiç farkında değiller. Hep, her şey değişime uğrasa da insan egosu değişime uğramıyor. Ön yargılar hep ağır basıyor. Para denen bir araç deliyi akıllı, akıllıyı da deliye çıkara biliyor. Ufacık kasabada ufacık sokaklar sanki kendini kocaman bir metropol hissediyor. Büyüklük dürtüsüyle delileriyle dalga geçiyor. Aslında gülüyoruz ağlanacak halimize. Kasaba ufacık bir köye dönüşüyor. Orta da bir deli numarası yapan kasabayla dalga geçiyor. Kendi dünyasında Camiyi temizliyor, Yıkık yollara arabalar çakıllar yolluyor. Elinde akıl defteri not alıyor. yazıyor, koşuyor, koşuyor. Bir de isim takmışlar yazmam yerinde olmaz. Ama yapıyor.....!
M .Yayla-Görele