“Bayram gelmiş neyime anam, anam garibem.
Kan damlar yüreğime anam, anam garibem.
Yaralarım sızlıyor anam, anam garibem.
Bayram benim neyime anam, anam garibem.”
Her bayramda çalınarak yetimleri ve hastaları ağlatan bu türkü; maalesef bayramların olmazsa olmaz türküsüdür. Türkünün hikayesi bir bayram sabahı hastane penceresinden dışarıyı seyreden umutsuz bir hastanın feryadıdır.
Hastanın bayramı böyle; gelelim bizim bayrama:
Her bayramda; büyüklerimizin iç çekerek “Ah nerede o eski bayramlar” Diye yakınmalarını iyice kanıksar olduk. Nasıl kanıksamayalım; şimdi bayramların sırf adı ve kaç gün tatil olacağı var.
Peki bu Bayram günü ben niye bunu hatırladım? Hatırladım
çünkü hakikaten bu günlerde bunu hatırlamak gerekirdi… Çok kısa dersem hiçbir şey iyi gitmiyor, hakikatten
zor bir dönemden geçiyoruz. Hem insanlığı tehdit eden pandemi krizi hem de ekonomimizin içinde
bulunduğu durum, gönlümüzce ve mutlu bir bayram geçirmemize engel olmuş durumda. Bayram mutluluk
demektir, huzur demektir, bolluk demektir, eşi dostu görüp sarılmak, demektir. Şimdi soruyorum; peki tüm
bunlar, bugün mevcut mu? Hayır, o zaman bende derim ki; ‘’Bayram gelmiş neyime’’ Bayramlar yine aynı
bayramlar. Değişen, sadece insanlar… Ah O Eski Bayramlar!.... Ah nerde o eski bayramlar diye başlayan bir
yazı yazabilecek yaşa gelmeyi epey bekledim. Sanıyorum artık vaktidir. Her bayramı bir arada "bayram gibi"
kutlayan o koca aile, telefonda bayramlaşıyor kaç zamandır... "Modernleştikçe" uzaklaştık çokları gibi biz
de... Tek sobanın etrafına kümelenip sohbet etmeler bitti. Kaloriferle ısı odalara yayılınca, sohbetlerin keyfi
de dağılıp gitti. Yer sofrasından masaya terfi edilince tadı kaçtı yemeklerin... Telefonda "görüşür olduk,
görüş" mesafesinin dışından... Gelin geçmiş bayramlarla şimdi ki bayramları şöyle bir kıyaslayalım ne
dersiniz? Sözler başlayınca; Anılar, hatıralar ve maziye gömdüğümüz gelenek ve görenekler akla gelir. Şimdi
hemen geriye yaslanıp ‘Nerede o eski bayramlar…” diye söze koyuluruz. Mesela eski bayramlarda bayram
namazı sonrasında çoluk çocuk yollara düşer, ev ev dolaşarak şeker, helva ve bayram parası toplardık. Şimdi
bakıyorum da eski adetlerimizin yerini sadece para almış. Kriz bayramı da etkilemiş görünüyor değil mi?
Ulaşımın zor olduğu anlarda dahi büyüklere saygıyı, küçüklere ise sevgiyi aşılamanın mücadelesi verilirdi.
Tebrik kartları yerini cep telefonuyla çekilen mesajlara bıraktı. Silah çıktı, mertlik bozuldu’ misali, cep
telefonları birçok değerlerimizi alıp götürdü bizden. Eski bayramlarda kişiye özel kart seçer ve güzel
cümlelerle süslerdik. Ya şimdi; Tek kalıp cümlelerle ‘dostlar bizi pazarda görsün’ misali cep telefonun tek
tuşuna basmak yeterli oluyor. Aslında örnekleri çoğaltmamak elde değil ama biz sizi fazla sıkmamak
açısından yazımıza son verir, hadi bu bayramda , bayram kartlarımız postaya verelim. Sende katıl, katkı koy
bu adete sende sahip çık. Her ne kadar gözden uzak olan gönülden de ırak olur dense de bir mektup bir kart
iki cümle birleştirir bizleri göz olur görür gönül gözünden…Aslında hepimiz ailecek bayramları
sevdiklerimiz ile birlikte geçirmek için beklerdik, ya şimdi… Eski bayramlar, "tatil" oldu. Eskiden, bayram
sabahı olduğunda 7'den 70'e herkesi tatlı bir heyecan sarar, özellikle çocuklar yeni elbiselerini ve yeni
ayakkabılarını giydiklerinde mutluluklarına diyecek yoktu doğrusu. Önce anne ve babalarının ellerini öpen
çocuklar, sırasıyla dede, nine, abla ve ağabeylerinin de ellerini öptükten sonra sıra, elinde bir torbayla yakın
komşularını ziyaret ederek ellerini öpmek ve bayram çerezlerini istemeye gelirdi. Hoş istemeseler de
ellerindeki torbanın ne manaya geldiği bilinir ve çerezleri verilirdi. Toplanan bu çerezler daha sonraki
günlerde keyifle yenmek içindi. Daha sonra, yakınlık sırasına göre, amca, dayı, hala, teyze gibi akrabalar
ziyaret edilir ve elleri öpülürdü. Şimdi diyeceksiniz ki bugünkü bayramlarla eski bayramlar arasındaki fark
nerede? O günlerde çocuklar büyüklerinin ellerini öptüklerinde ödüllendirilirlerdi. Şimdilerde bu adet giderek
kalkmaktadır. Çocuk büyüğünün elini öptüğünde bir beklenti içine girmektedir. Ne hikmetse büyükler bu
beklentiyi ya görmezlikten gelmektedir veya anlayamamaktadır. Giderek unutulmakta olan bu ödüllendirme
bayram harçlığıdır. Küçük bir ayrıntı gibi görünen bu ödüllendirme aslında çocukların dünyasındaki ikinci
bayramdır.
Alın size tanığı olduğum bayram kaçamakları:
*Aynı ilde yaşadığımız arkadaşlarımız ve akrabalarımızın çoğunu bayramlarda evde bulamadık birçoğunun da bayramın ilk gününde; alışveriş merkezlerine veya sinemaya gittiklerini öğrendik,
*Telefonla bayramlaşmayı uygun görmediğimden dolayı; gitmek istediklerim tarafından çok ekildiğimiz oldu,
* ilk gün evden ayrılma şu saat sizdeyiz diye telefonda tembih etmemize rağmen; komşularından araya, araya zor bulur olduk artık…
Bu duygu ve düşüncelerle şehit ailelerimiz ve gazilerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın Mübarek Ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutlar; ülkemize huzur ve bereket getirmesini
temenni ederim. Sevgi ve saygılarımla.