Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.
Esenyurt Escort

ctwpaa.org https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

Serdar Kara
Köşe Yazarı
Serdar Kara
 

“Açık Hava Kitap Günleri” Ardından…

Yazıma öncelikle Giresun Atatürk Meydanı’nda düzenlenen “Açık Hava Kitap Günleri”nden bahsederek başlamak istiyorum. Bu etkinliğine “Yolumuzun üstündeki tek engel sizsiniz” ilk kitabım ile katılım sağladım. Bu etkinliğe Giresunlu yazarları arasına beni davet eden Ferhat Günaydın hocama, Görele’ye gelişim de araç tahsis eden CHP Giresun Belediye Meclis Üyesi Özcan Konal’a, Giresun Engelliler Yardımlaşma ve Dayanışma. Derneği Başkanı Nihat Yayla’ya ve etkinlikte beni yalnız bırakmayan destek veren sevgili ablalarım, abilerim, bir  birinden değerli yazar arkadaşlarıma teşekkür ediyor, saygılarımı sunarım. Bir birinden değerli yazarların yer aldığı ve 3 gün süren kitap fuarına tahmin ettiğiniz gibi ilgi azdı. Ama bizler burada eğlence olsaydı koşarak gitmez miydik. Belki bu yazıyı okuyanlar bana kızacak yada okumayacak… Okuma Kavramı, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatında Her Zaman Önemli Bir Yer Edinmişti. Kitapların Ve Okumanın Atatürk’ün Hayatındaki Önemini “Eğer Kitap Okumasaydım, Bu Yaptıklarımın Hiçbirini Yapamazdım” Diyerek Anlattığı Sözüyle De Daha İyi Kavrayabiliyoruz. Peygamber Efendimizin ilk emrini (ilk âyet) “Oku! Her şeyi yaratan Allah'ın adıyla.” Değil mi aslında… Ama gelin görün ki zamanımızda kitap okuma yerini sosyal ağlarla iç içe geçirmiyor muyuz… Okuma kabiliyetimizi gün geçtikçe kaybetmeye başladık. Okumuyor ve  çok yanlış yapıyoruz aslında. Dahası okumadığımız gibi anlayamıyor ve yorumlayamıyoruz. Peki ne oluyor derseniz de; yanlış ve kötü sonuçlar ortaya çıkıyor. Okumadığımız için anlamıyoruz. Anlamadığımız için yorumlayamıyoruz. Yorumlayamadığımız için de eğriyi-doğruyu, iyiyi-kötüyü vb… bulamıyoruz. Sonuçta kulaktan dolma ve sürü misali her söylenene kanıyor, körü körüne birilerinin arkasından koşturmaya devam ediyoruz. Okumuyoruz vesselam... Kim ne derse desin okumuyoruz. Kendi kendimizi kandırıyoruz sadece. Boş boş konuşmakta üstümüze yok ama. İş icraata gelince ortalıkta yokuz. Çünkü o işi yapacak ehliyetimiz, liyakatimiz yok. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmiyoruz ayrıca. Hep birilerinin ağzıyla konuşuyor, hep birilerinin ağzıyla hareket ediyoruz. Aklımızı, fikrimizi kiraya vermişiz sanki. Kendimiz olamıyoruz hiçbir zaman. Ne geldiyse başımıza kitapsızlıktan geldi.        Genel olarak ne bir kütüphanenin yolunu biliriz, ne de bir kitap alıp okumuşluğumuz vardır. Kütüphaneler, kitap fuarları ve dolayısıyla kitaplar gereken ilgiyi görmüyor maalesef. Oysa biz eskiden okurduk. Hem de çok okurduk. Kadim kültürümüzün temelinde okumak vardı. Güzel insanlar yetiştirdik bu vesileyle. Gül dağıttık bütün dünyaya?      Göreleli hemşerimiz   Hasan Ali Yücel ?Okumaya alışmamış, onun tadını almamış olanlara acıyorum. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayan mahkûmlardır.? diyor. Haklı değil mi? Okumuyoruz! Okumuyoruz! O-ku-mu-yo-ruz!... Okuma kabiliyetimizi gün geçtikçe kaybetmeye başladık. Okumuyor ve çok yanlış yapıyoruz aslında… Dahası okumadığımız gibi anlayamıyor ve yorumlayamıyoruz… Şuan bu yazı da nerden çıktı deyip belki de bu yazıyı okumayacaksınız!... Okumak! Düşüncesi bile ne kadar sıkıcı… Hele günümüz koşturmaları içerisinde… Elimize bir kitap alarak, koltuğumuza kurulup da okumayalı kaç yıl geçti acaba? Ya da böyle bir an oldu mu ki hayatımızda? Hadi bırakın kitabı, bir dergi ya da gazete de bir köşe yazısı… Aman ha! Okuyup da ne olacak canım? Diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Evet, haklı olabilirsiniz(!) Bu yaşımıza kadar kaç kişiyi kitap okurken gördük ki? Evde, otobüste veya okulda… Kim bize bu alışkanlığı kazanmamız için örnek oldu? Ya ders çalışmak için elimize bir kitap almışızdır ya da gazetede spor sayfası… Okumanın önemi anlatılabilir mi ki?… Rabbimizin, Peygamberimize ilk emri, “Oku!” değil mi? Zamanın söz sahibi “İnsanı öldüren ümitsizlik, canlandıran emeldir.” diyor. Evet, hedefsiz insandan her türlü zarar gelebilir. Çünkü her an patlamaya hazır, serseri bir bomba gibi dolanır durur. Gayesi olan, hedefine odaklandığından ona yoğunlaşır. Başka şeylerle uğraşmak, onun için boş ve anlamsızdır. İnsanı ümitsiz kılan ise cehalettir. Cehaletin panzehiri ise okumak, sadece okumaktır. Yaratıcımız tarafından bizlere merak duygusu yerleştirilmiştir. İnsana okuma ihtiyacı hissettiren en önemli his, meraktır. Merak eden insan araştırır ve dolayısıyla okur. Merak duygusunu harekete geçiren ise hayaldir. Ama ne yazık ki, bizler hayal dünyamızı gereksiz ve anlamsız düşüncelerle doldurduğumuzdan, araştırmaya sevk edecek merak hissi yanlış ve zararlı mecralara kayar. Peki, okuyunca hayatımızda nelerin değişebileceğini hiç merak ettiniz mi? Bakınız neler olabilir: Kitap okuma bir ilaçtır. Düşünceleri besler, geliştirir ve olgunlaştırır. Hayatı ve yaşamayı sevdirir. Bizi “Bir bilen” yapar. Öz güvenimizi şekillendirir. Zihni açar, insanı hantallıktan ve tembellikten uzaklaştırır. Ve en önemlisi, hayatın her anında olayları güzel görmemizi sağlar. Evet, “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” “Mal, mülk ve makamın önemi yok; önemli olan insanlık!” diye, halk arasında söylene gelen bir cümle vardır. İfade edilmek istenen aslında nezakettir, olgunluktur, davranışlarıyla insanlara model olmaktır… İşte bu farkı oluşturacak, kültürümüzü yükseltecek olan okumaktır. Okuyarak kendimizi mesleğimizde geliştirir, değişen toplumda yerimizi alırız. Okumak bize toplumda saygın bir kimlik kattığı gibi, yaratılış gayemize uygun bir kul olmamızı da beraberinde getirir. Evet, okunan her kitap bir ömürdür. Çünkü yılların tecrübeleri ile oluşan bir üründür. İnsanları tanımanın en kısa ve güvenilir yolu da okumaktır. Okuyan insan, çevresinde cereyan eden olaylara çok rahat hâkim olur, doğru ve yanlışı en kolay şekilde tahlil edebilir. Bu ise düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme ve yorumlama yeteneği kazandırır. Okursak, zengin bir kelime dağarcığına sahip oluruz. Hikmetli ve anlamlı konuşarak, hitap ettiğimiz kişileri tesir altında bırakabiliriz. Ve insanlığın var oluşundan beri, kendine hep sorduğu; “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine cevap bulabiliriz. Okuyan insan, kâinat kitabını da okumayı öğrenir. Evet, kâinat her an tazelenen bir kitaptır. Ama onu okumak ayrı bir sanat ve maharet ister. Okumak, okumak, okumak… Okumanın faydalarından bahsedip de, okuyarak hayatı değişen ünlülerden örnek vermeden geçmek olmaz. v Telefonu icat eden Alexander Graham Bell, Alman yazar Helmholtz’un ses hakkında yazdığı bir eserden esinlenmiştir. v Ünlü romancı Jack London sokakta bulduğu bir kitap sayesinde yazar olmuştur. v Herkesin çok iyi tanıdığı Walt Disney, ünlü insanların hayat öykülerini okuyarak ilham almış ve hayatı değişmiştir. v Henry Ford otomobil yapma fikrini bir Fransız yazarın makalesinden almıştır. v Şimendifer(Tren) frenlerinin mucidi George Westinghouse, bu icadını The Livingage adlı İngiliz dergisine borçludur. Tabiî ki bu saydıklarımız istisna insanlar, ama çevremize dikkatlice bakarsak okuyan ile okumayan insanı her vicdan sahibinin ayırabileceğini düşünüyorum. Lütfen, kitap okumaya vaktimiz olmuyor diye bahane üretmeyelim. Çünkü o kadar çok boş geçen ve ne ile dolduracağımızı bilemediğimiz vakitlerimiz oluyor ki…! Üniversite son sınıfta iken, Isparta’ya arkadaşlarla bir gezi organize etmiştik. Orada tanıştığım bir ağabey, kitap okuma ile ilgili şu hatırasını anlatmıştı. Şöyle ki: “Bizim memlekette, nereye gitmek istesem, minibüslerin dolması bekleniyor. Bu sırada çantamdan veya cebimde taşıdığım kitabımı çıkararak okumaya başlıyorum. Benim için arabanın ne zaman dolacağının hiç önemi yok, çünkü vaktim boşa geçmiyor, okuyorum.” Demişti. Dinlediğim bu kısa anı, nefsimin “Kitap okumaya zaman olmuyor.” telkinine harika bir cevap olmuştu. Zira şimdi, arabamın torpidosunda, seyahatte çantamda ve cebimde, mutlaka kitap bulunduruyorum. Hem okuyorum, hem de yanımda seyahat eden yol arkadaşıma fazla olan kitabı hediye edip, okumaya davet ediyorum. Ama üzülerek şunu ifade etmek istiyorum ki; gelişmiş toplumların aksine bizim insanımız, kitap okuyanlara şaşkın ve anlamsızca bakıyor… Ümit ediyorum, bir gün gelir, ülkemizde kitap okuyana değil, okumayanlara şaşarız. Evet, okuyalım ki; çocuklarımıza “Niye okumuyorsun?” sorusunu sormaya gerek kalmasın. Okuyalım ki; gelecekten endişemiz olmasın. Unutmayalım; okumaya ayrılan zaman, daima kendine ayrılan vakitten daha fazlasını kazandırır.    Ve son söz Mustafa Kutlu´dan: ?Çocuğunuzu seviyorsanız ona bir kitap alın. Eğer çok seviyorsanız iki kitap alın.?Okuyan bir toplum olma ümidiyle…
Ekleme Tarihi: 04 Ağustos 2024 - Pazar

“Açık Hava Kitap Günleri” Ardından…

Yazıma öncelikle Giresun Atatürk Meydanı’nda düzenlenen “Açık Hava Kitap Günleri”nden bahsederek başlamak istiyorum. Bu etkinliğine “Yolumuzun üstündeki tek engel sizsiniz” ilk kitabım ile katılım sağladım. Bu etkinliğe Giresunlu yazarları arasına beni davet eden Ferhat Günaydın hocama, Görele’ye gelişim de araç tahsis eden CHP Giresun Belediye Meclis Üyesi Özcan Konal’a, Giresun Engelliler Yardımlaşma ve Dayanışma. Derneği Başkanı Nihat Yayla’ya ve etkinlikte beni yalnız bırakmayan destek veren sevgili ablalarım, abilerim, bir  birinden değerli yazar arkadaşlarıma teşekkür ediyor, saygılarımı sunarım. Bir birinden değerli yazarların yer aldığı ve 3 gün süren kitap fuarına tahmin ettiğiniz gibi ilgi azdı. Ama bizler burada eğlence olsaydı koşarak gitmez miydik. Belki bu yazıyı okuyanlar bana kızacak yada okumayacak…

Okuma Kavramı, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatında Her Zaman Önemli Bir Yer Edinmişti. Kitapların Ve Okumanın Atatürk’ün Hayatındaki Önemini “Eğer Kitap Okumasaydım, Bu Yaptıklarımın Hiçbirini Yapamazdım” Diyerek Anlattığı Sözüyle De Daha İyi Kavrayabiliyoruz. Peygamber Efendimizin ilk emrini (ilk âyet) “Oku! Her şeyi yaratan Allah'ın adıyla.” Değil mi aslında…

Ama gelin görün ki zamanımızda kitap okuma yerini sosyal ağlarla iç içe geçirmiyor muyuz… Okuma kabiliyetimizi gün geçtikçe kaybetmeye başladık. Okumuyor ve  çok yanlış yapıyoruz aslında. Dahası okumadığımız gibi anlayamıyor ve yorumlayamıyoruz. Peki ne oluyor derseniz de; yanlış ve kötü sonuçlar ortaya çıkıyor. Okumadığımız için anlamıyoruz. Anlamadığımız için yorumlayamıyoruz. Yorumlayamadığımız için de eğriyi-doğruyu, iyiyi-kötüyü vb… bulamıyoruz. Sonuçta kulaktan dolma ve sürü misali her söylenene kanıyor, körü körüne birilerinin arkasından koşturmaya devam ediyoruz. Okumuyoruz vesselam... Kim ne derse desin okumuyoruz. Kendi kendimizi kandırıyoruz sadece. Boş boş konuşmakta üstümüze yok ama. İş icraata gelince ortalıkta yokuz. Çünkü o işi yapacak ehliyetimiz, liyakatimiz yok. Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmiyoruz ayrıca. Hep birilerinin ağzıyla konuşuyor, hep birilerinin ağzıyla hareket ediyoruz. Aklımızı, fikrimizi kiraya vermişiz sanki. Kendimiz olamıyoruz hiçbir zaman. Ne geldiyse başımıza kitapsızlıktan geldi.

       Genel olarak ne bir kütüphanenin yolunu biliriz, ne de bir kitap alıp okumuşluğumuz vardır. Kütüphaneler, kitap fuarları ve dolayısıyla kitaplar gereken ilgiyi görmüyor maalesef. Oysa biz eskiden okurduk. Hem de çok okurduk. Kadim kültürümüzün temelinde okumak vardı. Güzel insanlar yetiştirdik bu vesileyle. Gül dağıttık bütün dünyaya?

     Göreleli hemşerimiz   Hasan Ali Yücel ?Okumaya alışmamış, onun tadını almamış olanlara acıyorum. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayan mahkûmlardır.? diyor. Haklı değil mi?

Okumuyoruz! Okumuyoruz! O-ku-mu-yo-ruz!...

Okuma kabiliyetimizi gün geçtikçe kaybetmeye başladık. Okumuyor ve çok yanlış yapıyoruz aslında… Dahası okumadığımız gibi anlayamıyor ve yorumlayamıyoruz… Şuan bu yazı da nerden çıktı deyip belki de bu yazıyı okumayacaksınız!...

Okumak!

Düşüncesi bile ne kadar sıkıcı…

Hele günümüz koşturmaları içerisinde…

Elimize bir kitap alarak, koltuğumuza kurulup da okumayalı kaç yıl geçti acaba? Ya da böyle bir an oldu mu ki hayatımızda? Hadi bırakın kitabı, bir dergi ya da gazete de bir köşe yazısı…

Aman ha!

Okuyup da ne olacak canım? Diye söylendiğinizi duyar gibiyim.

Evet, haklı olabilirsiniz(!)

Bu yaşımıza kadar kaç kişiyi kitap okurken gördük ki? Evde, otobüste veya okulda… Kim bize bu alışkanlığı kazanmamız için örnek oldu? Ya ders çalışmak için elimize bir kitap almışızdır ya da gazetede spor sayfası… Okumanın önemi anlatılabilir mi ki?… Rabbimizin, Peygamberimize ilk emri, “Oku!” değil mi? Zamanın söz sahibi “İnsanı öldüren ümitsizlik, canlandıran emeldir.” diyor. Evet, hedefsiz insandan her türlü zarar gelebilir. Çünkü her an patlamaya hazır, serseri bir bomba gibi dolanır durur. Gayesi olan, hedefine odaklandığından ona yoğunlaşır. Başka şeylerle uğraşmak, onun için boş ve anlamsızdır. İnsanı ümitsiz kılan ise cehalettir. Cehaletin panzehiri ise okumak, sadece okumaktır. Yaratıcımız tarafından bizlere merak duygusu yerleştirilmiştir. İnsana okuma ihtiyacı hissettiren en önemli his, meraktır. Merak eden insan araştırır ve dolayısıyla okur. Merak duygusunu harekete geçiren ise hayaldir. Ama ne yazık ki, bizler hayal dünyamızı gereksiz ve anlamsız düşüncelerle doldurduğumuzdan, araştırmaya sevk edecek merak hissi yanlış ve zararlı mecralara kayar. Peki, okuyunca hayatımızda nelerin değişebileceğini hiç merak ettiniz mi? Bakınız neler olabilir: Kitap okuma bir ilaçtır. Düşünceleri besler, geliştirir ve olgunlaştırır. Hayatı ve yaşamayı sevdirir. Bizi “Bir bilen” yapar. Öz güvenimizi şekillendirir. Zihni açar, insanı hantallıktan ve tembellikten uzaklaştırır. Ve en önemlisi, hayatın her anında olayları güzel görmemizi sağlar. Evet, “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” “Mal, mülk ve makamın önemi yok; önemli olan insanlık!” diye, halk arasında söylene gelen bir cümle vardır. İfade edilmek istenen aslında nezakettir, olgunluktur, davranışlarıyla insanlara model olmaktır… İşte bu farkı oluşturacak, kültürümüzü yükseltecek olan okumaktır. Okuyarak kendimizi mesleğimizde geliştirir, değişen toplumda yerimizi alırız. Okumak bize toplumda saygın bir kimlik kattığı gibi, yaratılış gayemize uygun bir kul olmamızı da beraberinde getirir. Evet, okunan her kitap bir ömürdür. Çünkü yılların tecrübeleri ile oluşan bir üründür. İnsanları tanımanın en kısa ve güvenilir yolu da okumaktır. Okuyan insan, çevresinde cereyan eden olaylara çok rahat hâkim olur, doğru ve yanlışı en kolay şekilde tahlil edebilir. Bu ise düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme ve yorumlama yeteneği kazandırır. Okursak, zengin bir kelime dağarcığına sahip oluruz. Hikmetli ve anlamlı konuşarak, hitap ettiğimiz kişileri tesir altında bırakabiliriz. Ve insanlığın var oluşundan beri, kendine hep sorduğu; “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” suallerine cevap bulabiliriz. Okuyan insan, kâinat kitabını da okumayı öğrenir. Evet, kâinat her an tazelenen bir kitaptır. Ama onu okumak ayrı bir sanat ve maharet ister. Okumak, okumak, okumak… Okumanın faydalarından bahsedip de, okuyarak hayatı değişen ünlülerden örnek vermeden geçmek olmaz. v Telefonu icat eden Alexander Graham Bell, Alman yazar Helmholtz’un ses hakkında yazdığı bir eserden esinlenmiştir. v Ünlü romancı Jack London sokakta bulduğu bir kitap sayesinde yazar olmuştur. v Herkesin çok iyi tanıdığı Walt Disney, ünlü insanların hayat öykülerini okuyarak ilham almış ve hayatı değişmiştir. v Henry Ford otomobil yapma fikrini bir Fransız yazarın makalesinden almıştır. v Şimendifer(Tren) frenlerinin mucidi George Westinghouse, bu icadını The Livingage adlı İngiliz dergisine borçludur. Tabiî ki bu saydıklarımız istisna insanlar, ama çevremize dikkatlice bakarsak okuyan ile okumayan insanı her vicdan sahibinin ayırabileceğini düşünüyorum. Lütfen, kitap okumaya vaktimiz olmuyor diye bahane üretmeyelim. Çünkü o kadar çok boş geçen ve ne ile dolduracağımızı bilemediğimiz vakitlerimiz oluyor ki…! Üniversite son sınıfta iken, Isparta’ya arkadaşlarla bir gezi organize etmiştik. Orada tanıştığım bir ağabey, kitap okuma ile ilgili şu hatırasını anlatmıştı. Şöyle ki: “Bizim memlekette, nereye gitmek istesem, minibüslerin dolması bekleniyor. Bu sırada çantamdan veya cebimde taşıdığım kitabımı çıkararak okumaya başlıyorum. Benim için arabanın ne zaman dolacağının hiç önemi yok, çünkü vaktim boşa geçmiyor, okuyorum.” Demişti. Dinlediğim bu kısa anı, nefsimin “Kitap okumaya zaman olmuyor.” telkinine harika bir cevap olmuştu. Zira şimdi, arabamın torpidosunda, seyahatte çantamda ve cebimde, mutlaka kitap bulunduruyorum. Hem okuyorum, hem de yanımda seyahat eden yol arkadaşıma fazla olan kitabı hediye edip, okumaya davet ediyorum. Ama üzülerek şunu ifade etmek istiyorum ki; gelişmiş toplumların aksine bizim insanımız, kitap okuyanlara şaşkın ve anlamsızca bakıyor… Ümit ediyorum, bir gün gelir, ülkemizde kitap okuyana değil, okumayanlara şaşarız. Evet, okuyalım ki; çocuklarımıza “Niye okumuyorsun?” sorusunu sormaya gerek kalmasın. Okuyalım ki; gelecekten endişemiz olmasın. Unutmayalım; okumaya ayrılan zaman, daima kendine ayrılan vakitten daha fazlasını kazandırır.    Ve son söz Mustafa Kutlu´dan: ?Çocuğunuzu seviyorsanız ona bir kitap alın. Eğer çok seviyorsanız iki kitap alın.?Okuyan bir toplum olma ümidiyle…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve goreleden.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.