Sıcak, yapış, yapış nemli bir temmuz günün sonunda, Ağır, ağır karanlık inerken tepelerden, günün sıcaklığı dahada ağırlaştı. Yanık kokan akşamlarda içimi derin bir hüzün kapladı. Hiç esmeyen akşam yeli, kımıldamayan yapraklar, durgun bir göl yüzeyi gibi. Sanki camdan. Ara sıra açlıktan mı, huzurdan mı çığlık atan martı seslerine, yokuşu tırmanan bir araba sesi karışıyor akşamı yırtılırcasına, Açık penceremden gökyüzüne bakarken dumanlı bir gökyüzü, parlamayan yıldızlar, Çatılarda edalı, edalı duruşlar sergileyen martılar. Martıların beyazı geceye boyanırken, karşı ki binaların perdeleri iniyor ardı ardına. Her yer sessizliğe gömülüyor. Yarına ulaşmak için dünya, karanlık bir geceye daha hazırlanıyor. Sokak lambaları yanarken solgun, solgun ipekten bir şal gibi hafif bir rüzgar esiyor. Hararetten susamış birine pamukla su verir gibi. Haydi, haydi bir daha derken göz kapaklarım iniveriyor. Akşam yemeğinden sonra hep böyle oluyorum nedense. Bir kedi gibi kıvrılıp uykuya dalıyorum. Kedi gibi kollarımı yastık yapıp uykuya dalsam da, kuşlar kadar sığ uykularda mazinin yıkılmış mahallerinde çocuk olup oyunlar oynuyorum. Sadiye'nin İhsan ebe olup düşüyor peşime, nasıl kaçıyorum, tutup ebelemesin diye, koşarken, mahallenin en uçurum tepesinde aşağıya düşüyorum. Sıçrıyorum yattığım divandan. Başım tavana değip tekrar yatağa düşüyorum. Annem kopup geliyor elinde on dört numara gaz lambasıyla, gaz lambası bile paniklemişcesine yanıp, yanıp sönüyor kızıl, kızıl,ara sıra dumanlanarak. On dört numara gaz lambasının buğulu karanlığında yaşadığıma seviyorum. Rüya görmüşüm deyip Temmuz sıcağında bir akşam üstümü Yapış, yapış terli yüzümü siliyorum. Kuş uykularında uyumak temmuz zamanında daha da zorlaşıyor nedense.
Derin kış uykularında derin gecelerde olsa, rüyaya kanar mazinin bahçelerinde sabahlara kadar oynardım. karanlığa, rüyaya, geçmişe kanar, çocuklar gibi şen şakrak yaşardım. Sabah derin kış uykularından uyandığımda sanki dün çocukmuşum da bugün büyümüş gibi umutla yaşamanın denizine atardım kendimi. Temmuz sıcaklarında denizler serindir. Yüzmesini bilir, kulaçlarını sağlam atarsan hiç terlemez,hatta serin rüzgarları hiç beklemezsin. Esmeyen rüzgarlar inat etti bu akşam esmezken, öyle bir terledim ki, şimdi terlerin vücudumdan bir sel akarmışcasına aktığını hissediyorum. Bir de kuş uykusu takıldı yine kirpiklerime, ha uyudum ha uyuyorum. Uyku gelince cümleler sıralanmıyor. Uyku küçük ölüm insan uçup gidiyor.....M.Yayla-Görele