İlçemizde kaldırımları işgal edenlerin başında manavlar geliyor. Hatta kaldırımlar yetmiyor, yollara bile kasa koyanlar var.
Hiç kimse yayaları düşünmüyor.
Engellileri, yaşlıları, bebek arabası kullananları, pazar arabası taşıyanları düşünmüyor.
Görünen o ki bu durumu kanıksadık! Her ne yapsak olmuyor.
Manavlar da kendi açılarından baktıklarında kendilerini haklı görüyorlar. Kendilerince bir savunmaları var. Kendilerince bir bakış açıları var.
Sattıkları yeşil sebzeler dükkânların içinde bekletildiğinde çabuk çürüyormuş. Onun için özellikle yeşil sebze kasalarını dükkânların dışına koyarak daha çok hava almalarını sağlıyorlarmış. Dayanıklı malzemeleri dükkânın içinde tutuyorlarmış.
Hızlı çürüyen yeşil ürünleri dışarıya koyuyorlarmış.
Nasrettin Hoca’ nin dediği gibi, siz de haklısınız.
Ama bunun bir şekilde düzelmesi lazım. Zabıtalar ceza yazsın demiyoruz ama böyle bir manzara da Görele’ye yakışmıyor. Görele bir şehir görünümünden çok bir panayır yeri gibi… Sanki bir kır pazarı!
Satıcılar ortaya döktükleri mallarını satmaya çalışıyorlar.
Arabaların işlediği yolu yayalar, yayalar için ayrılmış kaldırımları esnaflar kullanıyor.
Bu görüntü bu çağda bu ilçeye yakışmıyor.
Modern şehircilik bu değil, yaşayanlar için de yaşatanlar için de.
Her iki taraf da kendilerince haklı gerekçeler ortaya koyuyorsa bir başka çözüm arayışına girmek zorundayız.
Bırakalım da böyle mi kalsın?
Yeni bir manavlar çarşısı kuralım o zaman. Bütün manavları bu çarşıya toplayalım. İsteyen istediği malını istediği yere koysun. İster dükkânının içine koysun isterse hava alsın diye dükkânının dışına koysun.
O çarşıya sadece manav alış verişi olanlar gideceğine göre kaldırımlara konulan kasalardan kimse rahatsız olmayacaktır.
Bunun uygulamasını pazarcılarda görüyoruz. Şehrin belli bir yerine sebze- meyve ve manav ürünleri pazarı açılıyor her Salı günü. Bu da onun gibi olacak. Şehrin bir bölümüne manav çarşısı kurulacak ve tüm manavlar orada toplanacak.
Otogarlar gibi, küçük sanayi siteleri gibi. Kuyumcular çarşısı gibi. Bakırcılar çarşısı gibi. Manifaturacılar çarşısı gibi.
Balık pazarı, köy ürünleri pazarı. sepetçiler pazarı gibi…
Farklı şehirlerde bunun uygulamalarını görebiliyoruz.
Mesela Tirebolu’da balıkçıların hepsi kendileri için yapılan balık pazarında balık satıyorlar. Her köşe başında bir balıkçı yok.
Bunu ciddi ciddi düşünmeliyiz. Böyle kaldırımları sebze kasalarıyla işgal edilmiş bir şehre şehir diyemeyiz herhalde. Modern şehircilik bunu gerektiriyor.
Şehirlerin kuralları vardır. Yollar arabaların, kaldırımlar yayaların, dükkânlar da esnafındır. Kimse kimsenin alanına giremez.
Herkesin kazancına saygılıyız ve emeğini kutsal biliriz ancak onlarda yayaların hakkına saygılı olmak zorundalar.
Sebzelerimiz çürümesin diye kaldırımlara yığıyorsanız sizlere göre bir çarşı yapılarak orada toplanmanız her taraf için de kaçınılmazdır.
Hem esnafımız mağdur olmasın hem de yayalarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz, bebek arabası kullanan annelerimiz mağdur olmasın.
Biz böyle panayır görünümlü biz şehirde yaşamak istiyoruz diyorsanız biz bu yazıyı yazmamış olalım siz de okumamış olun.
Bu çağın Görele’si bu olmamalı!