Ülkemizin her yerinde inşaatlar yapılıyor. Hem de öyle sıradan inşaatlar değil bunlar. Çok katlı ve başı göğe değen yapılar yükseliyor Türkiye’mizin illerinde, ilçelerinde, belde ve köylerinde. Ülkemiz inşaatla kalkınmayı ekonomik bir model olarak seçmiş görünüyor.
Ve bu inşaatlar için tonlarca beton malzemesi kullanılıyor. Kum ve çakıl çimentoyla karıştırılıp beton elde ediliyor. Beton kiriş ve kolonlar da binanın taşıyıcı iskeletini oluşturuluyor. Kalıpların içine konulan demiri de söylemek zorundayız. Bu arada demirsiz betonlar da ülkemizde özellikle yol yapımlarında kullanılıyor.,
Şimdi Türkiye haritasını önümüze açalım ve bakalım; dere ve nehir kenarında kaç ilimiz var ve bu illerin kaç tanesi inşaat betonlarında kullandığı kum ve çakılı kenarında kurulduğu dere ve ırmaklardan alıyorlar?
Çoğunun kum çakıl alacağı bir deresi veya ırmağı yokken çoğunun da bu yataklardan malzeme almadığını görürüz. Ya malzemenin teknik özellikleri uygun değildir ya da bu yataklardan kum çakıl almak çevresel nedenlerle yasaklanmıştır.
Alsanız bile dere yataklarının ürettiği kum ve çakıl yapılan inşaatların yanında devede kulak kalır. Oradan alacağınız malzeme için o doğayı katletmeye değmez.
Hani derler ya aldığınız abdest ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor!
Demek ki inşaat betonu yapmak için dere yataklarından kum çakıl almak zorunda değiliz. Deresi olmayan iller ya da dere yataklarından alının malzemelerin yetersiz olduğu iller beton için başka bir yöntem bulmuşlar.
Bu kadar inşaata hangi dere yatağı cevap verebilir?
Mesela Kıbrıs’ta bırakın dereyi içmeye su bulamıyorsunuz. Kıbrıs’ta yapılan inşaatlar için kum ve çakılı nereden alıyorlar dersiniz?
Anadolu’da deresi olmayan iller ve ilçelerde inşaat yapılmıyor mu?
Yapılıyorsa kum ve çakılı nereden alıyorlar?
Dere yataklarını boşaltmamız şart değil, o bölgelerde kum çakıl nasıl elde ediliyorsa bizim bölgemizde de aynı yöntemle elde edilebilir.
Ama biz bunu yapmak yerine dere yataklarını vahşice boşaltıyoruz.
Yıllarca Harşit deresinin yatağını oyduk. Vahşice doğaya saldırdık. Resmen katliam yaptık. Yağmaladık. Binlerce yılda oluşan o güzelim doğayı param parça ettik.
Şimdi de daha küçük derelere yöneldik. Çanakçı deresini oyuyoruz şimdilerde.
Yapılan işin yasa dışı bir yanı yok diyebilirsiniz, elbette devletten izin alarak oyuyoruz dere yataklarını. Haklısınız, sorun da tam olarak bu işte.
Devlet eliyle dere yataklarının oyulması ve boşaltılması hukuki sayılır oldu.
Bu vahşi saldırı devlet eliyle yapılıyor.
Kum çakıl temininde diğer bölgelerde uygulanan yöntemleri uygulamak yerine doğa yağmacılığının devletin verdiği ruhsatla yapılıyor olması başka bir faciadır.
İnşaat betonları için gerekli olan malzeme diğer şehirlerde, diğer ülkelerde; dünyanın farklı yerlerinde nasıl temin ediliyorsa bizim ilimizde de, bizim bölgemizde de aynı teknikle elde edilebilir.
Derelerimiz oyulmaktan kurtulabilir.
Bizim bölgemizde bizim ilimizde neden bu tür teminlere gitmek yerine dere yataklarına saldırdığımızın bir açıklaması olabilir mi?
Dere yataklarından ne istiyorsunuz?
Kum çakıl mı alacaksanız; başka yöntem ve teknikleri var bu işin. Başkaları nasıl yapıyorsa biz de onu yapacağız. Bilim ve teknik ne diyorsa onu uygulayacağız.
Dünya bunu nasıl yapıyorsa, ülkemizin diğer şehirleri inşaat malzemesini nasıl üretiyorsa biz de öyle üreteceğiz.
Harşit deresinde yaşanan felaketin başka derelerimizde yaşanmasını istemiyorsak dere yataklarından kum çakıl alınmasına ruhsat verilmesini aklımızdan bile geçirmeyeceğiz.