Ülkemizin geniş bir coğrafyasını etkileyen, resmi açıklamalara göre 40 binden fazla insanımızın ölümüne neden olan, nerdeyse şehirleri yerle bir eden bu büyük depremle birlikte bölgeye uzak veya yakın olan her yerleşim biriminde insanlar diken üstünde yaşıyor.
Kafalarda hep aynı endişe; Ya bize de deprem olursa!
Ya bu felaket bizim binalarımızı da yıkarsa!
Aynı endişe Giresun'da da yaşanıyor.
Kahramanmaraş ve komşu illeri etkileyen her iki deprem Giresun'dan da hissedildi.
Geçmişte yaşanan Erzincan depremleri de hissedilmişti.
Öyle zangır zangır sallanmadık ama avizelerin sallandığını gördük, dolapta bardakların fincanların birbirine vuruş seslerini duyduk.
İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Maden Yatakları-Jeokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk Tirebolu'nun Yukarı Boğalı köyündendir. Sık sık da köyüne gelir.
Bu deprem sürecinde de nerdeyse her televizyon kanalına konuk olarak bilgilendirmelerde bulundu. Sahada incelemeler yaptı. Geçmişte 2010- 2014 yılları arasında Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanlığı yapmıştı.
Memleketine yaptığı ziyaretlerden birisinde bir söyleşi anında Giresun'un depremlerden ne kadar etkileneceğini sorduk.
Prof. Dr. Hüseyin Öztürk Giresun'un deprem konusunda en güvenilir yer olduğunu söyledi. Çevre illerde olan depremler hissedilir ancak Giresun'da bir deprem olmaz dedi.
Bu iyi bir haber ancak Giresun olarak bizi rehavete düşürmesin.
Bak bizde deprem olmazmış rahatlığına sevk etmesin.
Özellikle yapılaşma konusunda ve inşaat yapımında uygulanması gereken bilimsel değerlendirmelerin ihmaline götürmesin.
Geceleri uykumuz kaçmasın ancak bina yapımında teknik ne emrediyorsa harfiyen uygulansın. Denetimler ve kontroller aksatılmasın.
Ülkemiz son 20 yıldır inşaat ağırlıklı bir kalkınma modeli benimsedi. Bazı ülkelerde sanayi, bazılarında turizm, bazılarında teknoloji, bazılarında tekstil gibi ana dallar ön plana çıkarken Türkiye'yi yönetenler inşaatı seçtiler.
Nerde çok yapı yapılmışsa oranın ekonomik olarak kalkındığını ve geliştiğini düşünüyoruz. Baksana şurası ne kadar büyümüş diyoruz.
Buna yönetimsel kolaylıklar sağlandı. Banka kredileriyle bu kalkınma modeli desteklendi. Ülke bu alana yoğun bir yatırım yaptı.
Bu Giresun'da da böyle… Nereye baksak inşaatlar yükseliyor. Beton mikserleri vızır vızır işliyor.
Bu kalkınma modeli aşırı yüksek binaların yapımını da beraberinde getirdi. Bu alanda faaliyet gösteren kişi ve şirketlerin sayısı da hızla arttı.
Ancak bu depremle gördük ki bu işler bu kadar da kolay değilmiş. Aynı şeyi Giresun için de söyleyebiliriz. Bu işler bu kadar kolay değildir.
Yer seçiminden, zemin yapısından tutun da inşaatla ilgili aklınıza ne geliyorsa tekniğine uygun olmalı. 1999 depreminden sonra yeni bir yönetmelik hazırlandı. Bizim ülkemizde kağıt üzerinde her şey var. Yasalarımız, yönetmeliklerimiz, kararnamelerimiz hepsi klasörler dolusu raflarda yerlerini almışlar.
Ya uygulamada ne durumdayız?
Giresun'un bu konularda bilim ve teknikten taviz vermediğini, vermeyeceğini düşünüyorum. Deprem korkumuz olmasın ancak başka korkularımız olsun inşaat yaparken.
Hatta korkudan öte bilime saygımız olsun.
Yeri gelmişken; deprem bölgesi için Giresun'un hayata geçirdiği her eylemi “İşte Giresun bu!” diyerek izledik. Bu gayretin karşılığında sessizce bir saygı duruşunda durmak bile yetersiz ve anlamsız kalacaktır. İyi ki Giresun var, iyi ki Giresunlu var, İyi ki varız!