Allah kahretsin demekle Allah kahretmiyor. Yıllardır, Allah teröristleri kahretsin dememize rağmen kahrolmadılar. Demek ki yöntem bu değilmiş.
Şimdi de; Ormanlarımızı yakanları Allah kahretsin diyoruz ama kahrolmayacaklar.
Geçen haftayı dilimizden düşmeyen şu iki cümleyle geçirdik. Ciğerlerimiz yanıyor ve ciğerlerimizi yakanların Allah ciğerlerini yaksın.
Evet, haklıydık; bırakın bu boyutta bir orman yangınını, avuç içi kadar ormanımız yandığında gerçekten ciğerlerimiz yanıyor.
Böyle bir vahşet olamaz!
Yine bırakınız insanların etkilenmesini, o yangında yanan kurdun kuşun, böceğin hesabını nasıl vereceksiniz. O körpe fidanların cayır cayır yanıyor olması vicdanınıza hiç mi iz bırakmayacak? Bin yılda yetişen o ağaçların bir dakikada yok olması hiç mi uykularınızı kaçırmayacak? Siz de hiç mi vatan sevgisi yok?
Ciğerlerimizin yandığı doğrudur. Bunun bir vahşet olduğu doğrudur.
Bize bu kadar acı veren bir gerçek karşısında Allah onları kahretsin demek neye yarar ki! Tamam, Allah kahretsin de; bizim de ülke olarak, ülkeyi yönetenler olarak ve millet olarak yangın öncesi ve yangın sonrası yapacak bir şeylerimiz olmalı.
Memleket yanarken biz hâlâ yangının çıkış nedenleri konusunda bir fikir birliği oluşturamıyoruz. Ülkeyi yönetenlere sorarsanız bu orman yangınlarını terör örgütleri kasıtlı olarak çıkartıyor. Bu düşüncenin doğru olması bile başlı başına bir felaket demektir.
Ne yani; terör örgütleri ülkemizin ormanlarını yakacak kadar güçlüler mi hâlâ!
Bu bir terör saldırısı ise ülke olarak bunu haber almak ve gerekli önlemleri hayata geçirmemiz gerekmez miydi? Bu ülkenin resmi haber alma birimleri bunu atlamış olamazlar.
Terör örgütlerinin bir eylem hazırlığı içinde olduğu, bunun da orman yangınları şeklinde olacağı bilgisini alamıyorsak daha çok yüreğimiz yanar, haberimiz olsun.
Özrü kabahatinden büyük dedikleri bu olmalı!
Terör örgütlerinden her şey beklenir, bebekleri kurşuna dizenler ormanda yetişen fidanlara, börtü böceğe mi acıyacaklar? Kurdun kuşun hesabını mı yapacaklar?
Ama devletin haber alma kaynakları bunu öğrendiğinde gerekli birimleri harekete geçirerek bu eylemlerin gerçekleşmesini engellemek durumundalar. Yoksa bu tür yangınların önünü alamazsınız.
Bir başka grubun tezi de şu: Daha sonra bu bölgelerde yapılaşmalar oluşturmak için bu yangınlar bilerek çıkartılıyor. Hazır terör grupları bir bölgede yangın çıkarmışken biz de şuracığı yakalım da, bunu da teröristler yaktı diyerek çıkarız işin içinden.
Bir de kaza ve ihmal sonucu çıkan yangınlar var ki o da başka bir felaket.
Bütün bunlar yaşanırken çıkan yangınların söndürülmesi konusunda yeterli uçakların olmayışı da ayrı bir tartışma konusu.
Bir konuda anlaşabileceğimizi düşünüyorum. Yangınların çıkmasını önlemek çıkan yangınların kontrol altına alınmasından daha önemli olmalı. Devlet yapılanması ve uygulamalar öyle olmalı ki bir Allah'ın kulu Türkiye Cumhuriyetinde orman yakmak için çakmak çakmaya cesaret edememeli. Bunu göze alamamalı.
Karşısında güçlü bir yönetim olduğunu düşünerek buna cesaret edememeli.
Devlet burada da caydırıcı olmalı!
Yasal düzenlemeler ve bu yasaların titizlikle uygulanması sağlanmadığı sürece halkın ciğeri yanmaya devam eder. Ve bu devlet gücünü göremediği sürece de işi Allah'a havale eder. Ormanları yakanların kahrolmasını bekleler.
Elbette inancımızın gereğini de yapalım ancak bununla birlikte devlet olarak yapacağımız görevler de olmalı. Şehit cenazelerinde hep bir ağızdan kahrolsun terör örgütü diye az dua etmedik. O zamanda yüreğimiz yanıyordu bu gün de. Orman yangınlarının çıkmasını önlemek söndürmesinden daha kolay olmalı. Geçmiş olsun Türkiye'm!