Dışarıda yağmur yağıyor.Zemheri ayının girmesine on gün var.Eskiler zemheriden çok korkarlardı.kışın kapıya oturduğu zaman derlerdi.Hele Annemin teyzesi babaannemin halası Fadime ninem zemheriden çok korkar aylar önceden ufacık evinin çatısına biriken karları kürümesi için Ağaçtan yapma kar küreğini,tavandan indirir,Hacı Ahmet amca'ya tembihlerdi.Kıştan çok korkan Fadime ninem sobadan da çok korkardı.Sobanın yanarken yıkılmasından ,yangın çıkarıp evinin yanıp kül olmasından korkar sobasını hep anlayıp bilenlere kurdururdu.Ufacık odasının kenarına ufacık sobasını kurduktan sonra her geçene gösterir,akıl alır mükemmel kurulup kurulmadığı hakkında görüşler alırdı.Her sabah onu çağırır kahvaltı yapardık.O gelmese bir şey unutmuş gibi olurduk.Her gelişinde,O zamanlarda kullanılan bakır tasın içinde çaya atmak için şekerini hep getirirdi.Çayına şekeri kendi şekerinden koyardı.Çayı çok şekerli içer,şekeri bardağına avuçla koyardı.Kahvaltıdan sonra tombul vücuduyla kalkar sallana sallana yürür
-Gidip ocağımı tüttüreyim derdi.Çok geçmez ufacık evin duvarından gemi bacası gibi kabuk dumanı tüterdi.O dumanla eve hapis olur bir kaç gün görünmezdi.Ta kar yolları kesip evinin çatısı karla yüklenene kadar.Babaannem o karlı havalarda yalın ayak dolaşırdı.Ayaklarının altı sanki kunduraların altındaki kösele gibi kalınlaşmış,tabanları yaşlı ağaçların çatlayan kabukları gibi yarık yarıktı.Arada bir Osman dayımın dolma tüfeğinin sesiyle irkilirdik.Evinin hemen önündeki kocaman kızıl ağaca sarmış gerçeye yemlenmeye gelen karatavuk,çillikleri vururdu.O kuşlara tüfek attıkça üzülürken ben, o vurduğu kuşların sayısından gururlanır kara dışlı tencerede kuş nahnisi yapardı.Karısı Sahime teyze iri yarı bir kadındı.Yeter artık dese de o hiç dinlemezdi.Uzun namlulu hurda tüfeğini doldurur dururdu.Zemheri gecelerinin uzayıp giden karlı gecelerinde derin bel hizasında kar kanallarının içinde yürür okula giderdik.O karlı günlerde hiç okulumuz tatil olmazdı.Okul da her sınıfın sobası kütür kütür yanardı.Ayaklarımız ayakkabılarımızdan fırlarcasına kar suyuna batar al al kızarırdı.Akşam eve gelince saatlerce ısınmazdı.Islak ayakkabılarımızı sobanın arkasında kurutur yarına hazırlardık.Ayaklarımız arabamızdı.Okul yolları zemheri aylarında bize neşe kaynağıydı.Tipiler yollarımızı kesse de savaşmasını hayatla o yıllarda bilirdik bizler.Çünkü biz çile ile yoğrulmuş bir kuşaktık.Büyümüş de küçülmüştük.Şimdi ki çocuklar ne kara ne yollarda yürümeye dayana bilir.Hele sanal dünyaları ellerinden alınsa ne yaparlar kestiremiyorum.Nereden nereye geldim. Zemheriye on gün kala, o eski zemherileri şimdiden yaşasam da. Anlattığım yüce insanların hiç biri yok şimdi.İyi ki ben kalmışım. Onlar hayal olsa da onları yaşattım ya bu akşam ne mutlu bana....M.Yayla-Göre