Köy yerinde oturup da ahırında ineği olmayan, İneği olup da yal kazanı, süt kazanı, yayık, külek, bakır kulplu bakraç, süt maşabası, Olmayan ev olur muydu? Ahırında ineği olup da ineğe çobanlık yapmayan, sonbaharda bahçelerde gazel sıyırmayan, mısır saplarından bağlar oluşturup otluk yapmasını bilmeyen olur muydu? Gün doğmadan kalkan anam ilk önce ineğimizin yal kazanını ocağa atar yalı pişirir, ineği sağar, sonra bizim ihtiyaçlarımızı karşılardı. Şimdiki gibi masalar yerine yer sofraları kurulur,o sofranın etrafına bağdaş kurup otururduk.Herkesin bir kaşığı olsa da herkesin ayrı yediği tabaklar yerine derin sağanlar vardı bakırdan. Ailede kaç kişi iseniz o kadar kaşık girer çıkardı sağana. Her yemeğin sonunda sulu ayrana mısır ekmeği doğranıp kaşıklamak olmazsa olmazımızdı. Bazı sabahlar, haftada bir iki defa ineğin verdiği süte göre yayık yoğurt ile doldurulur, tavandan asılan çengele takılırdı. Bir metre ya var ya yok tahta fıçı benzeri yayık anamın elinde güp deyip bir o yana, güp deyip bir bu yana giderdi. Belki yarım saatten fazla süren bu yorucu uğraşının sonunda anam ağaç kaşığını yayığın on santimlik deliğinden sokar çıkarırdı. Tomurcuk tomurcuk yağ kaşığa sarınca yayığı asılı çengelinden halter kaldırır gibi kaldırır, Kocaman kazanın üzerinde bir bardak kadar hafifmiş gibi evirir çevirir kazana boşaltırdı. Kazanın üzerinde yağ köpük köpük mis gibi kokardı. O yağ tomurcuklarını tahta kaşığa sarmasın diye ıslar , sonrada kaşık kaşık elindeki sağana doldururdu. Arada sırada kaşıkla yağı sıkıştırır üstüne çıkan ayranı kazana dökerdi. Çeşmeden aldığı buz gibi su ile yağı yıkar hafifce tuzlardı.Çünkü o yıllarda buzdolabı yoktu. Yanan ateşin közünde saç ayağının üzerine maşayı koyar dilimlenmiş ekmekleri nar gibi kızartır, üzerine o yayık yağından sürerdik.Lezzetini sormayın anlatamam. O şimdi çok eskilerde mazilerde kaldı. Şimdilerde yağ yok artık krema yağlar icat oldu. Neymiş köy yağı imiş. Köylerde inek mi kaldı. Sahte yağları ayranla karıp ayran tadı verip insanları kandırmak varken kim uğraşır anam gibi yayıkla, Her şeyi hormonlaştırdık. tatları sunileştirdik. Limon yerine limon tuzu, yağ yerine krema, süt yerine süt tozu, Onları da çok arıyoruz da kalitelisini bulmak imkansız. Yedik bitirdik koskoca dünyayı. Taşların bile kimyasını değiştirdik. Meyvelerin şeklini değiştirdik. Hormonlara teslim olup hastalıkların pençesine düştük. Neyse ne söyleyeyim. Kendi canavarlarımızı yine kendi ellerimizle bizler yarattık. Ne uğruna dersiniz? Para, para, para...! M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 154+ kez okundu.
YAYIK
Köy yerinde oturup da ahırında ineği olmayan, İneği olup da yal kazanı, süt kazanı, yayık, külek, bakır kulplu bakraç, süt maşabası, Olmayan ev olur muydu? Ahırında ineği olup da ineğe çobanlık yapmayan, sonbaharda bahçelerde gazel sıyırmayan, mısır saplarından bağlar oluşturup otluk yapmasını bilmeyen olur muydu? Gün doğmadan kalkan anam ilk önce ineğimizin yal kazanını ocağa atar yalı pişirir, ineği sağar, sonra bizim ihtiyaçlarımızı karşılardı. Şimdiki gibi masalar yerine yer sofraları kurulur,o sofranın etrafına bağdaş kurup otururduk.Herkesin bir kaşığı olsa da herkesin ayrı yediği tabaklar yerine derin sağanlar vardı bakırdan. Ailede kaç kişi iseniz o kadar kaşık girer çıkardı sağana. Her yemeğin sonunda sulu ayrana mısır ekmeği doğranıp kaşıklamak olmazsa olmazımızdı. Bazı sabahlar, haftada bir iki defa ineğin verdiği süte göre yayık yoğurt ile doldurulur, tavandan asılan çengele takılırdı. Bir metre ya var ya yok tahta fıçı benzeri yayık anamın elinde güp deyip bir o yana, güp deyip bir bu yana giderdi. Belki yarım saatten fazla süren bu yorucu uğraşının sonunda anam ağaç kaşığını yayığın on santimlik deliğinden sokar çıkarırdı. Tomurcuk tomurcuk yağ kaşığa sarınca yayığı asılı çengelinden halter kaldırır gibi kaldırır, Kocaman kazanın üzerinde bir bardak kadar hafifmiş gibi evirir çevirir kazana boşaltırdı. Kazanın üzerinde yağ köpük köpük mis gibi kokardı. O yağ tomurcuklarını tahta kaşığa sarmasın diye ıslar , sonrada kaşık kaşık elindeki sağana doldururdu. Arada sırada kaşıkla yağı sıkıştırır üstüne çıkan ayranı kazana dökerdi. Çeşmeden aldığı buz gibi su ile yağı yıkar hafifce tuzlardı.Çünkü o yıllarda buzdolabı yoktu. Yanan ateşin közünde saç ayağının üzerine maşayı koyar dilimlenmiş ekmekleri nar gibi kızartır, üzerine o yayık yağından sürerdik.Lezzetini sormayın anlatamam. O şimdi çok eskilerde mazilerde kaldı. Şimdilerde yağ yok artık krema yağlar icat oldu. Neymiş köy yağı imiş. Köylerde inek mi kaldı. Sahte yağları ayranla karıp ayran tadı verip insanları kandırmak varken kim uğraşır anam gibi yayıkla, Her şeyi hormonlaştırdık. tatları sunileştirdik. Limon yerine limon tuzu, yağ yerine krema, süt yerine süt tozu, Onları da çok arıyoruz da kalitelisini bulmak imkansız. Yedik bitirdik koskoca dünyayı. Taşların bile kimyasını değiştirdik. Meyvelerin şeklini değiştirdik. Hormonlara teslim olup hastalıkların pençesine düştük. Neyse ne söyleyeyim. Kendi canavarlarımızı yine kendi ellerimizle bizler yarattık. Ne uğruna dersiniz? Para, para, para...! M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 18 Kasım 2022 - Cuma
YAYIK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.