Aylardan kasım.Yapraklar bin bir renkte.Kuşlara karışmış uçuşurken,kulaklarımda Denizde dev balıkçı kayıklarının sesi,tenimi tırmalayan soğuk soğuk esen rüzgara kapılmış yürürken,ayaklarım
tökezledi.Hemen ilerimde bulunan yönü denize bakan ,tahtaları yağmurdan soğuktan yıpranmış tahtalarının üzerine kendimi bıraktım.Önümde incir ağaçları,kara yemiş fidanları,Uzayıp giden çırpınan denizi seyrederken göz kapaklarım kapandı.gün ışığında perdeleri kapanmış odaya döndüm.Kapkaranlık dünyama güneş misali biri güneş doğar gibi doğdu.Yavaş yavaş yanıma geldi.
Kokusundan,Boyundan,duruşundan,sevgisinden,nefes alış verişinden tanıdım.Kocaman parmaklarıyla saçlarımı okşadı.Sonra kocaman kollarıyla sardı beni.
-Oğlum...!
İrkildim bir annenin şefkatine o kadar susamış olmalıyım ki
-Anne sen misin..? dedim.
İki kolu yana düştü gözleri ışık ışık
-Benim annen.
Yine kollarını kaldırdı uçmaya hazırlanan bir kartal gibi,tekrar sarıldı.
Sıcacık teni tenime kaynadı.İçime doldu.Denize bakan bankta annemle buluşmuştuk.Bana sorduklarını anlamadım.Ama annemi
yirmi bir ay sonra doyasıya denize bakan bankta seyretmiş hasret gidermiştim.Beni annem ne kadar özlemiş ki, beni buldu.Doyasıya kucaklaştık,koklaştık.O bana baktı hep ben ona baktım.Hiç konuşamadık.Gözlerinde ümit vardı.Dilinde ninni,saçlarımda kalın etli parmakları vardı.Sadece
-Kalk dediğini duydum.
Gözlerim aralandı kimsecikler yoktu.Annemin hayalide kasım göçerlerinin göçebelerine karışmıştı.Yürüdüm yürüdüm.
Kulaklarımda sesi burnumda kokusu yitip gittim kasım ayının kısacık
aydınlıklarında.İnsan ölse de hayali ölmezmiş.Bunu bana denize bakan bank yaşattıysa bunda denizin de payı vardır.Denizler benim için geçmişi çığırır...!!! M.Yayla-Görele