Ben yaşarken, Sen yokken her meyvenin bir başka tadı,her suyun kendine özgü içimi vardı. Günler şimdi ki gibi aydınlık olasa da geceler şimdi ki kadar aydınlık değildi. Paslanmış demir direklerinin en ucunda seramik fincanlara bağlı bakır tellerin altında fötr şapkalar gibi muhafazaların içinde fincan büyüklüğünde ampuller yanardı. Sarılığa tutulmuş sarı benizli adamlar gibi. O karanlık sokaklarda kedileri kovalayan sokak köpeklerinin havlamalarını, köpeklerin önünde kaçan kedilerin kalın ağaçların gövdelerine koşup, ağaçlara tırmanlarını hala duyar ve görür gibi oluyorum. O sarı renklerin hakim olduğu alaca karanlıklarda yapraksız dut ağaçlarının çıngıl, çıngıl dalları arasından ayın tepelerden doğuşunu izlerken Ufacık pencerelerin en üst gözlerinden dışarıya atılmış tenekeden incecik borulu kabuk sobalarından çıkan kapkara dumanların kıvrım, kıvrım tepeden yükselen aya doğru koştuğunu seyrederken, ansızın bir baykuşun gecenin tılsımını bozan sesiyle ansızın bir fırtına çıkmasına şahit olurdum. Rüzgar dallara saldırır baykuşun hangi ağaçtan, öttüğünü kestirmeye çalışırken, havada baykuşun öttüğü ağaçlara doğru havada yanan şamdan gibi odunlar uçuşurdu baykuş sesine doğru. İçimizde ki akşam sevinci korkulara, korkular büyür, hüzüne dönerdi. Baykuş öttümü hayıra yorulmaz, Konduğu ağaca yakın evden bir can alıp gideceğine yorulurdu. Günlerce travmalarla, karabasanlarla geceleri sabah edemez, kim ölecek deyip beklerdik sanki. Cehalet işte. Bir kuşun ötmesi bu kadar ürkütücü mü olur. Belki o kuşu hiç görmemiştik. Daha sonraları kitaplarda tanıdık. İlk bakışta bizleri ürkütse de, bir kediye benzetip uçan kediye benzettik. Köpeklerden kaçıp ağaçlara tırmanan kedilere. Fırtınalar geçip gitse de, şimdi o çocukluk korkuları ile yaşar dururuz aydınlık led modern sokak lambalarının altında. Ay yine aynı ay. Hep tepelerden çıkıp gelir. Dut ağaçlarının karmaşık dallarının arasından, siyah tül perdenin ardından farksız seyrine doyum olmaz sarı ayın. Geceler, ay, kediler, sokak köpekleri hep varlar. Yalnız olmayan baykuşlar. Peşlerine atılan ateşlerden ürküp göç edip gitmişler gibi. Cehalet yok eden bir ateş gibi yakar desem mi.....!!! M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 294+ kez okundu.
KARANLIKLAR
Ben yaşarken, Sen yokken her meyvenin bir başka tadı,her suyun kendine özgü içimi vardı. Günler şimdi ki gibi aydınlık olasa da geceler şimdi ki kadar aydınlık değildi. Paslanmış demir direklerinin en ucunda seramik fincanlara bağlı bakır tellerin altında fötr şapkalar gibi muhafazaların içinde fincan büyüklüğünde ampuller yanardı. Sarılığa tutulmuş sarı benizli adamlar gibi. O karanlık sokaklarda kedileri kovalayan sokak köpeklerinin havlamalarını, köpeklerin önünde kaçan kedilerin kalın ağaçların gövdelerine koşup, ağaçlara tırmanlarını hala duyar ve görür gibi oluyorum. O sarı renklerin hakim olduğu alaca karanlıklarda yapraksız dut ağaçlarının çıngıl, çıngıl dalları arasından ayın tepelerden doğuşunu izlerken Ufacık pencerelerin en üst gözlerinden dışarıya atılmış tenekeden incecik borulu kabuk sobalarından çıkan kapkara dumanların kıvrım, kıvrım tepeden yükselen aya doğru koştuğunu seyrederken, ansızın bir baykuşun gecenin tılsımını bozan sesiyle ansızın bir fırtına çıkmasına şahit olurdum. Rüzgar dallara saldırır baykuşun hangi ağaçtan, öttüğünü kestirmeye çalışırken, havada baykuşun öttüğü ağaçlara doğru havada yanan şamdan gibi odunlar uçuşurdu baykuş sesine doğru. İçimizde ki akşam sevinci korkulara, korkular büyür, hüzüne dönerdi. Baykuş öttümü hayıra yorulmaz, Konduğu ağaca yakın evden bir can alıp gideceğine yorulurdu. Günlerce travmalarla, karabasanlarla geceleri sabah edemez, kim ölecek deyip beklerdik sanki. Cehalet işte. Bir kuşun ötmesi bu kadar ürkütücü mü olur. Belki o kuşu hiç görmemiştik. Daha sonraları kitaplarda tanıdık. İlk bakışta bizleri ürkütse de, bir kediye benzetip uçan kediye benzettik. Köpeklerden kaçıp ağaçlara tırmanan kedilere. Fırtınalar geçip gitse de, şimdi o çocukluk korkuları ile yaşar dururuz aydınlık led modern sokak lambalarının altında. Ay yine aynı ay. Hep tepelerden çıkıp gelir. Dut ağaçlarının karmaşık dallarının arasından, siyah tül perdenin ardından farksız seyrine doyum olmaz sarı ayın. Geceler, ay, kediler, sokak köpekleri hep varlar. Yalnız olmayan baykuşlar. Peşlerine atılan ateşlerden ürküp göç edip gitmişler gibi. Cehalet yok eden bir ateş gibi yakar desem mi.....!!! M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 10 Ocak 2024 - Çarşamba
KARANLIKLAR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.