Doğanın dengesi bozmak demek, yaşam alanlarımızı yok etmekten farksız. Peki bu dengeyi bozduk mu?
Bozduk. Şimdi sıra kıyamete geldi. Tohumları yok ettik. Şekerin anatomisini bozduk. Gübre, tarım ilaçları ile suyu zehirledik. Yetmedi daha neler, neler. Ağaçlar artık hiç gülmüyor. Yıllardır bize dut sunan ağaç sanki asit yağmurlarında yanmış. Beyaz siyaha dönmüş. Aslı ipekten olan o yaprakları yanık kanadı koparılmış kuşlara dönmüş. Peynir, peynir değil, yağ, yağ değil. Sefilleri oynayan bir üretim sisteminde hastalıkların pençesine düşen insanlık. Nasıl yapabiliyorlar, hayat kaynağı çocukları sahte gıdalarla zehirliyorlar.Afili ambalajlarla aldatıyorlar. Bunun adına da üretim diyorlar. Hadi ordan sahtekarlık. Bir ağaç kadar bile olamadık. Ağaçlar öleceğini bilirmiş. Öleceğini hissettiğinde, önceki yıllar verdiği meyvenin üç, dört kat fazlasını verirmiş. Neden dersiniz.? Daha çok meyve demek, daha çok tohum demek de ondan. Serpilmek, daha çok ağaç olamak için. Daha çok ağaç, daha çok fidan olmak için. Ya bizler. Dünyanın en akıllı bireyleri, neslimizi nasıl daha kolay yok ederiz diye hesapların peşindeyiz. Savaşlar, neden çözemediğim en ağır denklem. Benden söylemesi cehaletimi mazur görün dostlar. Bunları kuranlar hep akıllı zeki insanlar. İyi hafta sonları dostlar. Bu cahil adam kafanızı şişirdi değil mi. Deli deli inanmayın .!!!
M.Yayla-Görele