Çok uzun yoldan geldiği her halinden belli oluyordu. Saçı sakalı birbirine karışmış, saçının, sakalının siyahı kirli beyaza dönmüştü. o kadar yorgundu ki, nefes almaya hali kalmamıştı. Alnında derin bir birine girmiş derin çizgiler, gözlerinin etrafına kadar iniyor, uzamış is rengi sakallarının kenarında, elmacık kemiklerinin üzerinde ihtiyar bir ağacın sert katmer, katmer kabuklarını andırıyordu. Göz kapakları canlılığını yitirmiş, incelmiş kırışmış kelebek kanatları gibi bir inip bir kalkıyordu. gözlerinin beyazı bile kirlenmiş o eski berraklığını yitirmişti. Fır fır dönen deniz renginden göz bebeklerinde ışıklar yansıyor, bir ok gibi mavi mavi yorgun ama umutla etrafını kolaçan ediyordu. Yıkık, harabe, sarmaşıklar içinde yitip gitmiş köhne bir ev gibi hissediyordu kendini. Usulca omuzuna dokundum. Üzerinde yol yol olmuş, yağmurdan ıslanmış eski paltosunun vatkası yapıştı elime. Sanki kızgın bir demire yapıştı elim. Salyangoz kayganlığında bir his bıraktı avuçlarımda. Birden kelebek kanatları benzeri göz kapaklarını açtı. Masmavi bir çiçek açtı göz bebeklerinde. Korktum bakışlarından. Birden ısını verdim. mavi göz bebekleri o kadar sevecenleşti ki, gözlerinin içi güldü. Saçı sakalı sert bir poyrazda yaprakların dalında salınması gibi salındı.
-Kimsin dedi
-Kendimi tanıtacaktım ki,
Uzun parmakları, Ellerinin üzerinde boru kalınlığında bir birine girmiş damarları hareketlendi. Elinin içi ile ağzımı kapattı. Ellerinin içi yazın köy çeşmelerinden akan su soğukluğundaydı. Ellerinin soğukluğunda ürperdim.
-Korkma dedi
Soğuk ellerini saçlarımda gezdirdi. Kelebek benzeri göz kapakları bir iki kez açılıp kapandı.
-Kendini anlatma bana dedi.
-Ben seni tanıdım...!
-Ama ben tanımadım diyecektim ki, Hatırlayı verdim.
-Bende seni tanıdım ..! deyi verdim.
Kucaklaşmak için kollarımız kocaman kartal kanatları gibi açıldı. Onun yorgunluğu, benim kuşkularım geçmişti. Bir sarıldık, bir daha bir daha sarmaş dolaş olduk. Bir defa daha sarılacaktım ki. Yitip gitti. tek başıma kala kaldım. O yorgun argın adam benliğimi almış, Kendini bana bırakmıştı. Bir tek Mavi gözlerini bırakmamıştı bana. Kara göz bebeklerimle kala kaldım. Bir kadın geldi. Yalnızlığımda bocalarken ellerimden tuttu. Elleri sıcacıktı.
-Ne bu halin deyip sarıldı
-Anne diye haykırdım.
-Bak dedi şimdi bir öpeceğim
Bir öptü çocuk oldum. Ekmeğime yağ sürdü ufacık evimizde. Anladım ki yaşamak annelerin sefkatli bitmeyen sevgilerindeymiş. Şuna inandım. Anneler yaşar ölseler de çocuklarının gönlünde. Anne olmak ne büyük bir şey. Çoğalır, çoğalır ölseler de. Bütün dünya annelerine minnettarım. Sevgi ve saygılarımla.....!!! M.Yayla-Görele