I. Kerkük türkülerinin de Azarbaycan türkülerinin de düğüm düğüm duygulanmağım çağım çağrışımları vardır içimde. O kendine özgü dili, o kendine özgü söylenişi, o kendine özgü çalışı, çalmışı, o kendine özgü ezgileri... Onların dizelerdeki, seslerdeki, ezgilerdeki, çalgılardaki, söyleyişlerdeki biçeminin derinliğini, genişliğini, içe işleyen lirizmini düzyazıya dökmek... düzyazıya dökmek... olası değil.
Radyodan yıllar önceleri çokça çokça dinlediğim, "Sevdiğim türküler" defterime yazdığım, yeri geldiğinde de söylemeye çalıştığım "Ceyranım Gel Gel" :
Ceyranım gel gel
Ceyranım gel gel
Men sana hayranım
Dolanım gel gel
Gözeldin hayatın
Gözeldin ceyranım
Bahtımın gızısın
Bu şirin dünyanın
Gel allı ceyran
Bala ben sana gurban sana hayran
Özü ceyran sözü ceyran ay balam
Ben sana hayran
Gel allı ceyran
Bala ben sana heyran sana gurban
Bakışın güzeldir
Gülüşün canadır
Gözeldir yanağın
Ele bir çeçektir
Yüreğim şenindir
Kalbimi sevindir
Bahtımın gızısın
Bu şirin dünyanın
* * *
2. Kimi atma türküler anlatılmış, yaşanmış bir öykünün sonucu gibi. Olayın, atışmanın, çekişmenin, tartışmanın; yolu döğüşe çıkmayan ağız dalaşının, söz yarışının, söz yetiştirmenin, altta kalmamanın sonucu gibi... Gerçekle, gerçek üstünün... sonucu gibi. Düz olsa da artık olsa da:
Senden ayrı her günüm
Acı oluyor acı
Karnım çok gurulduyor
Ocağa koy şu sacı
Bi tencere sırgan ez
Bağırsağın ilacı
Buluştur yüreğini
Mideni de harmanla
Seni unutamam ki
Ah sarmanla sarmanla
Gizemli sevda dedin
Gizemin batsın e mi
Ben gidiyum buradan
Sen de var mısın he mi