Gündüz uykularım çok azdır benim. Bazen günün bir saatinde yumulu verir göz kapaklarım. Ufacık, topaç kadar kuşlar gibi oturduğum yerde dalı veririm. Bu uyku çok sürmez. Belki on dakika belki yarım saat sürer. O kadar kısa sürede çok uzaklara gidip, çocukluğumun geçtiği patikalarda koşar. Geçmiş kilim gibi yol yol serilir ayaklarımın altına. O uzun, yıllarca dokunmuş kilimlerin ayaklarımın altında ilmik ilmik adımlarımla dokunması beni alır gider. Sanki bir sinema perdesi kurulur o kısacık uykularımda kapanan göz kapaklarımın gerisine. Göz bebeklerim erir. Göz bebeklerimin olduğu boşluğa geçmişin hayalleri dolar. Benliğim yitmiştir. Duymam, hissetmem, nefes alıp vermelerimi bile hissetmem. Ölüp giderim o anda. Kim bilir belki de o anlarda ölüme prova yapar bedenim. Yağan yağmuru, yoldan geçen arabaları, karşımda konuşan televizyonun sesini, odamda soba yanmış veya sönmüş hiç hissetmem soğuğu sıcağı. O kuş uykusuna esir olur sanki o kuş uykularında bir ömür yaşarım. Yaşadığım mekandan, bir başka mekana ışınlamış gibi bir kadının kucağına sığınır dizlerine yatarım. Ona nazlanırım. Özlemle iştahıma düşen çok sevdiğim yağlı ekmek isterim. Usulca beni oturduğu mindere yerleştirir, kalkar kocaman bir dilim ekmeği elime, bir demet çiçek sunarmışcasına verirdi. Hışımla, iştahla dişledikce lokmaları geçmişin lezzetlerini özümlerdim. Ekmeğin doyulmayan tadının yanında, Kucağına uzandığım kadının bana bakışlarını seyrederdim. Sanki o eski bir anıyı gerçekmiş gibi yaşardım. Ekmek eğer katıksız olursa boğazda kalırdı. Ekmeğin boğazımda kaldığını hisseder suya koşardı.
Bakırdan kalaylı minnacık seyyar kuyu gibi tasla su getirir,
-Boğulacaksın iç,iç diye kocaman elleriyle taşıdığı minnacık bakırdan kalaylı kuyuyu avucumun içine yerleştirirdi. Dudaklarımda tılsımlı bir ürperti ile su bir ırmaktan akarcasına akardı. Biraz önce yediğim ekmek bir başka tatlanırdı. Tas bitti bitecekken suyun tadını tam alacakken, aniden göz kapaklarım açılırdı. Zaten iri gözlerim, bir kaç misli olur, fal taşları gibi açılırdı. Şaşkınlıkla bir o yana bir bu yana bakardım delirmişcesine. Zaman mekan değişmişti bir anda. Kısacık kuş uykusu bitmiş yine omuzlarımda yük, hayat başlamıştı. Gözlerimi oğuşturdum. Derin bir nefes alıp, biraz önce gördüğüm rüyanın gizeminden, daldım yaşamak denen dünyanın büyüsüne. Akşam olmuş gün kararmıştı. Mazi, Annem, çok uzakta sandığım geçmişim, akşamla ikindi arası kadar, zaman aralığında hala yaşıyordu. Yeter ki düşlemesini bil kuş uykularında....!!! M.Yayla-Görele