Kasabada iki kollu, iki tekerlekli el arabaları çekilirken, Katır sırtında, deniz kenarından kum çakıl çekilirken, Ağaçlar hızarla kesilirken, Kayıklar ırgatlarla denizlerden kumsallara çekilirken, Soğuksu'nun hemen ilerisinde, denize doğru kılıç gibi iskele uzanırken, Kasabada Kocaman bir mağaza vardı. Duvarlarında tabandan tavana kadar raflar,laflarda pamuk kokan basmalar, dividinler, haseler, pazenler, kumaşlar... satılan sümerbank vardı. Şimdi ki gibi konfeksiyonlar, hazır elbiseler yoktu. Terziler dikerdi elbiseleri. Makas, Ağır döküm kömür ütüleri vardı. Fotoğraf flimlere çekilir, bir hafta sonraya gün verirlerdi çıkması için. Fotoğraf çektirmek için poz verir yanan kocaman ışıkların karşısında heyecanlanırdık. Balık boldu. Kocaman, kocaman olurdu. Deniz kenarlarında fırtınalardan sonra kargalaklar toplardı çarşılı. Kargalak ne diye bilmeyenler olabilir. (Denizin kıyıya saçtığı ağaç ve odun parçaları)
Haberleşmek için mektup vardı. Telgraflar vardı. Telefon ilkel metotlarla kullanılırdı. Her öğrencinin dolma kalemi vardı. Mürekkep vardı. Hokka vardı jiple vardı güzel yazı yazmak için. Okulun hemen bitişiğinde ki bakkal amcada tane ile bisküvi, kaynana şekeri satılırdı. Emmeli şeker, öten horozlu şeker. Her hafta bir çeşit çıkardı. Ekmek içi helva ne güzel olurdu. Üstüne çeşmeden avuçla su içmekten güzel bir şey yoktu. Koşardık hep. Önlüklerimizin cebine asılır yırtardık. Akşamları azar, şamar yesek de bu çocuksu alışkanlıklarımızdan vazgeçemezdik. ''Etimiz kemiğimize sığmazdı'' Kasaba o zamanlar bile bugünlerden daha şendi. Şimdi kasaba her varlığın içinde yoksul,virane ve aç. Bakkal amcalar bir bir göçtüler. Kocaman marketlerle boğdular kasabayı.... Eskiler hep bereketleriyle gittiler. Sümerbank yanmadı ama yanmıştan beter oldu kapatıldı. Terzilerin kapısına kilit vuruldu. Kumaşlar artık pamuk kokmuyor plastikler ceket, mont oldu. Elimize bir telefon verdiler, her şeyimizi aldılar. Değerlerimizi yitirdik. Sevgiyi unuttuk, İskeleyi yıktık. O güzelim sahili yok ettik. İki kollu, iki tekerlekli el arabalar mazinin çöplüğüne atıldı. Süleyman dayı Bayburt'dun dağlarına emanet edildi. Geçenlerde oğlu hakkıyla konuştum Anası ölürken anasına sormuş seni nereye gömelim diye
-Beni deliye götür demiş
-Baba deli derdi dedi... İşte böyle hayat devam ediyor. Mazi ölmüş, Gelecek can çekişiyor. Yine de umut yaka cebimde. Emanet ettim birilerine....M.Yayla-Görele