Kıvrım, kıvrım toprak yolun hemen kenarında sıra, sıra kocaman, kocaman ağaçlar vardı. Bu ağaçların dalları biri birine girmiş, hangi dal hangi ağaca ait olduğunu anlamak Ustalık isterdi. Bu ağaçlar baharla yemyeşil yaprak açardı. Elden büyük, parmaklar kadar haşmetli. Sonbaharda sararırdı yaprakları. Deli bir rüzgar, bardaktan boşanırcasına yağan deli fırtınalı bir günde dökmeye başlardı yapraklarını bu ağaçlar. Kocaman yapraklar uçurtma gibi uçar, uçar her biri ayrı bir mekana düşerdi. Derelere, yollara,arklara, her yere yapraklar dolar taşardı. O yapraklı yollarda oynarken ayaklarımızın altında ezilen yaprakların feryadını duymamak için kulaklarımı kapatırdım bazı günler. Elimizde kocaman çalıdan yaptığımız bir tomar süpürgeyle yaprakları bir yere biriktirmek için zor bir uğraşı içine girerdik. Yapraklardan kocaman, kocaman ufacık tepelere benzeyen yığınlar yapardık öbek, öbek. Sonra mahalledeki bütün kadınlar ellerinde tentelerle gelirler, kocaman yığınları ustalıkla bohça yaparlardı. Her bohça şimdiki büyük çipler büyüklüğünde olurdu. Dokuma rengarenk dırmaçlarla o kocaman gazel bohçalarını sırtlanırlar, Evlerinin altlarındaki ufacık kapılı ufacık ahırlara taşırlardı. Kış aylarında hayvanlarının altını sıcak tutmak için ahırın altına dökerlerdi. sonrada o yaprak artıklarını hayvanların altından temizler bahçelerde gübre olarak kullanırdık. Gübreyi bilmezdik. Fasulyeyi koymaya yer bulamazdık. Sepet, sepet toplardık. Tuzlar, turşu yapar, fırınlarda kurutur fırın kurusu fasulyeler yapardık. Mısır tarlalarda coşar hararlarla toplanırdı. Geceleri mahallelilerin imece yardımıyla koçanları talaşlarından ayrılır ,köy fırınlarında kurutulur, çöten denen fındık dallarından yapılmış düzeneklerde, kalın bir kötek yardımıyla dövülüp tanelere ayrılırdı. Tanelerinden ayrılan mısır taneleri rüzgarlı bir günde rüzgara karşı küfelerle yerde serili tentelere yavaş yavaş dökülerek rüzgarda pullarının uçması sağlanırdı. Sonra çuvallanır mis kokulu bereket ufacık derelerin kenarında kurulmuş ufacık köy değirmenlerinde öğütülür una dönüşürdü. Bitmezdi mısırın dönüşümü. Un hamura, hamur fırınlarda ekmeğe dönüşürdü. Bilmem hiç yediniz mi sıcak mısır ekmeğine tereyağı şeker karıştırıp yemeği. Hömeç derlerdi bizim köyde bu yemeğe. Ne tadını ne de kokusunu anlata bilirim. İsterseniz Bir mısır ekmeği yapıp tatmanızı öneririm. Ağaçtan yaprağa, yapraktan hayvana, hayvandan toprağa, topraktan insana, Sonrada hömeç lezzetine. Afiyet olsun. Ne güzel demişler ''Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.''....!!! M.yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 120+ kez okundu.
HÖMEÇ
Kıvrım, kıvrım toprak yolun hemen kenarında sıra, sıra kocaman, kocaman ağaçlar vardı. Bu ağaçların dalları biri birine girmiş, hangi dal hangi ağaca ait olduğunu anlamak Ustalık isterdi. Bu ağaçlar baharla yemyeşil yaprak açardı. Elden büyük, parmaklar kadar haşmetli. Sonbaharda sararırdı yaprakları. Deli bir rüzgar, bardaktan boşanırcasına yağan deli fırtınalı bir günde dökmeye başlardı yapraklarını bu ağaçlar. Kocaman yapraklar uçurtma gibi uçar, uçar her biri ayrı bir mekana düşerdi. Derelere, yollara,arklara, her yere yapraklar dolar taşardı. O yapraklı yollarda oynarken ayaklarımızın altında ezilen yaprakların feryadını duymamak için kulaklarımı kapatırdım bazı günler. Elimizde kocaman çalıdan yaptığımız bir tomar süpürgeyle yaprakları bir yere biriktirmek için zor bir uğraşı içine girerdik. Yapraklardan kocaman, kocaman ufacık tepelere benzeyen yığınlar yapardık öbek, öbek. Sonra mahalledeki bütün kadınlar ellerinde tentelerle gelirler, kocaman yığınları ustalıkla bohça yaparlardı. Her bohça şimdiki büyük çipler büyüklüğünde olurdu. Dokuma rengarenk dırmaçlarla o kocaman gazel bohçalarını sırtlanırlar, Evlerinin altlarındaki ufacık kapılı ufacık ahırlara taşırlardı. Kış aylarında hayvanlarının altını sıcak tutmak için ahırın altına dökerlerdi. sonrada o yaprak artıklarını hayvanların altından temizler bahçelerde gübre olarak kullanırdık. Gübreyi bilmezdik. Fasulyeyi koymaya yer bulamazdık. Sepet, sepet toplardık. Tuzlar, turşu yapar, fırınlarda kurutur fırın kurusu fasulyeler yapardık. Mısır tarlalarda coşar hararlarla toplanırdı. Geceleri mahallelilerin imece yardımıyla koçanları talaşlarından ayrılır ,köy fırınlarında kurutulur, çöten denen fındık dallarından yapılmış düzeneklerde, kalın bir kötek yardımıyla dövülüp tanelere ayrılırdı. Tanelerinden ayrılan mısır taneleri rüzgarlı bir günde rüzgara karşı küfelerle yerde serili tentelere yavaş yavaş dökülerek rüzgarda pullarının uçması sağlanırdı. Sonra çuvallanır mis kokulu bereket ufacık derelerin kenarında kurulmuş ufacık köy değirmenlerinde öğütülür una dönüşürdü. Bitmezdi mısırın dönüşümü. Un hamura, hamur fırınlarda ekmeğe dönüşürdü. Bilmem hiç yediniz mi sıcak mısır ekmeğine tereyağı şeker karıştırıp yemeği. Hömeç derlerdi bizim köyde bu yemeğe. Ne tadını ne de kokusunu anlata bilirim. İsterseniz Bir mısır ekmeği yapıp tatmanızı öneririm. Ağaçtan yaprağa, yapraktan hayvana, hayvandan toprağa, topraktan insana, Sonrada hömeç lezzetine. Afiyet olsun. Ne güzel demişler ''Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.''....!!! M.yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 23 Ocak 2023 - Pazartesi
HÖMEÇ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.