Ufacık evin ufacık penceresinin ardında her akşam yattığımız divanımız vardı. Divanımızın üzerinde Sümerbank basmasından bahar dalı desenli mavi ağırlıkli divan örtüsü, İki karışa bir karış aynı basmadan yastıklar vardı duvara dayalı. Odanın duvarı kireç badanaydı. Annem bahar aylarında, çarşıdan aldığı kelle kireçi suya atar suda kireç fakır fakır kaynar, kaynayarak suya karışırdı.Bembeyaz, kar beyazı olurdu, teneke leğenin içinde. Beyaz tez kirlenmesin diye içine çivit atardı bir avuç. Lacivertin en güzel rengi çivit işlerdi beyaz badananın içine. Beyaz bir başka renk alırdı. Annem eline sapsız bir fırça alır uzun boyu ile ufacık odamızın duvarlarını yıkar gibi badanayı sürerdi duvarlara. Üst üste yıllardır sürülen badayla kalınlaşmış duvar buğulardı beyazla çivit renginden. Bir koku kaplardı odayı. Çıkmasın boyamasın diye badananın içine kalın tuz eklerdi birde annem. Neler bilirdi neler. Badana biterdi. Annem ağlamaklı olurdu hep.Ellerini ayrana sokardı. Yanmasını alsın diye.Kelle kireç hep yakardı ellerini. Günlerce inler,bıçak tutamazdı. Ama ufacık evimiz duvarı parlar parlardı. Odanın ortasına eski giysilerden dokuttuğu kilimleri serer toprak odanın içi bahçe gibi olurdu. Kapının arkasında duran süpürge otundan süpürgeyle tozlandıkça süpürürdü odamızı. Odamızı süpürdükçe,pencereden gelen ışık hüzneleri tozla birleşir. kalın kalın ufacık camlarda tüter tüterdi. Akşam olunca babam gelirdi, elinde file, filede bir kaç somun Odanın duvarında çivide asılı gaz lambası, damla damla dilini çıkaran çocuklar gibi dil çıkararak yanardı. soframız yuvarlak yer sofrası, kaşığımız şimşir ağaçından sarımsıydı. sofranın orta yerinde derin dövme bakır kocaman bir sağan, sağanın içinde tüten yemek damaklarımıza baldan lezzetler bırak sıcak, sıcak boğazımızdan kayar giderdi. Yemekten sonra tatlı bir uyku basardı. Göz kapaklarımız minderlerin üzerinde kapanır, yaşayan dünyadan rüyalar diyarına uçardı yorgun canlarımız. Yaşamak ne tatlıydı o yıllar ne güzeldi. Sadece yaşamak gamsız yaşamak vardı. Uykum geldi yazarken dostlar. birde o günleri yazarken yaşıyorsan, uyumamak elde mi. Hele Annem, Babam da olunca o ufacık oda da. Gel de uyuma. Annem üç, Babam öleli iki yıl olsa da...!!!! M.Yayla-Görele
Anasayfa
Yazarlar
Mustafa YAYLA
Yazı Detayı
Bu yazı 145+ kez okundu.
BADANALI DUVARLAR
Ufacık evin ufacık penceresinin ardında her akşam yattığımız divanımız vardı. Divanımızın üzerinde Sümerbank basmasından bahar dalı desenli mavi ağırlıkli divan örtüsü, İki karışa bir karış aynı basmadan yastıklar vardı duvara dayalı. Odanın duvarı kireç badanaydı. Annem bahar aylarında, çarşıdan aldığı kelle kireçi suya atar suda kireç fakır fakır kaynar, kaynayarak suya karışırdı.Bembeyaz, kar beyazı olurdu, teneke leğenin içinde. Beyaz tez kirlenmesin diye içine çivit atardı bir avuç. Lacivertin en güzel rengi çivit işlerdi beyaz badananın içine. Beyaz bir başka renk alırdı. Annem eline sapsız bir fırça alır uzun boyu ile ufacık odamızın duvarlarını yıkar gibi badanayı sürerdi duvarlara. Üst üste yıllardır sürülen badayla kalınlaşmış duvar buğulardı beyazla çivit renginden. Bir koku kaplardı odayı. Çıkmasın boyamasın diye badananın içine kalın tuz eklerdi birde annem. Neler bilirdi neler. Badana biterdi. Annem ağlamaklı olurdu hep.Ellerini ayrana sokardı. Yanmasını alsın diye.Kelle kireç hep yakardı ellerini. Günlerce inler,bıçak tutamazdı. Ama ufacık evimiz duvarı parlar parlardı. Odanın ortasına eski giysilerden dokuttuğu kilimleri serer toprak odanın içi bahçe gibi olurdu. Kapının arkasında duran süpürge otundan süpürgeyle tozlandıkça süpürürdü odamızı. Odamızı süpürdükçe,pencereden gelen ışık hüzneleri tozla birleşir. kalın kalın ufacık camlarda tüter tüterdi. Akşam olunca babam gelirdi, elinde file, filede bir kaç somun Odanın duvarında çivide asılı gaz lambası, damla damla dilini çıkaran çocuklar gibi dil çıkararak yanardı. soframız yuvarlak yer sofrası, kaşığımız şimşir ağaçından sarımsıydı. sofranın orta yerinde derin dövme bakır kocaman bir sağan, sağanın içinde tüten yemek damaklarımıza baldan lezzetler bırak sıcak, sıcak boğazımızdan kayar giderdi. Yemekten sonra tatlı bir uyku basardı. Göz kapaklarımız minderlerin üzerinde kapanır, yaşayan dünyadan rüyalar diyarına uçardı yorgun canlarımız. Yaşamak ne tatlıydı o yıllar ne güzeldi. Sadece yaşamak gamsız yaşamak vardı. Uykum geldi yazarken dostlar. birde o günleri yazarken yaşıyorsan, uyumamak elde mi. Hele Annem, Babam da olunca o ufacık oda da. Gel de uyuma. Annem üç, Babam öleli iki yıl olsa da...!!!! M.Yayla-Görele
Ekleme
Tarihi: 13 Ocak 2023 - Cuma
BADANALI DUVARLAR
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.