Çok çok yıllar önce bu aylarda çok kar yağardı. Her taraf incecik bembeyaz kum taneleri gibi yığın yığın karların altında kalırdı. Ufacık evlerimizin çatısında kar kapıda ki dut ağacını sarkan yapraksız dallarına değerdi.Yerde belimize gelirdi. Hele dallarda bir başka olurdu.Fındık dalları kara gömülür bizi kurtaran yok mu diye bağırırdı adeta. Hele gecenin en derininde göz görmez tipiler kasıp kavururdu her yeri.
Ufacık evin ufacık tahta araları dışarıda deli atlar gibi kişneyen rüzgara direnemez ıslık ıslık ufacık odalara dolardı. Yakıcı bir soğuk perdelerle oyanaşır daha sonra tüm gücüyle odaya dağılırdı.Ufacık astardan beyaz perdeler bayrak gibi dalgalanır, rüzgarı kovmaya çalırşırdı odadan. Tam o sırada sobanın borusuna saldıran tipi sobayı boğar ufacık odalarımız dumana boğulurdu. soba söner, duvarda yanan gaz lambası bir söner bir yanardı. Teslim olurduk kışın o tipilerine kapıları açar, ufacık pencereleri yukarı sürer,soğukta titreye titreye dumanın odalarımız terk etmesini beklerdik.Her türlü basmadan ekleme yorganın altında. O soğuk gecelerde Uyur sabah olunca kendimizi karlara atardık. Ayaklarımız şişerdi kar soğuklarında. Ufacık kuşlar üşüşürdü kapımıza hele bir kuş vardı.Göğsü kınalı Minicik. Topaç kadar. topaç kadar olsa da hiç korkmazdı tuzaklardan. Kurduğumuz kapanın altına hemen girerdi, düşünmeden. ondan başka bütün kuşlar bin düşünür bir karar verirlerdi kapanın altına girerken. Ya çok acıkıyordu göğsü kınalı,ya da sabırsızdı. Bütün çocuklara maskara olurdu. o karda soğukta. Salak kuş derdik ona deli kuş derdik. Ama hiç aldırmazdı.Belki de bilirdi kendisine kimseler zarar vermeyeceğimizi.Zaten kimselerde zarar vermek için ona yaklaşmazdı. Kar her tarafı keserdi. tipi fırtınalarında köy yolları hendek gibi olurdu. adam boyu. Birde dondu mu kar aylarca gitmezdi kapıdan .biraz erir sonra tekrar birikirdi. O günlerde en güzel yemek karapancardı. Karların altından kelemli kesilir kara tencerler de ,mısır yarmasıyla mayalanır pişerdi. içine kokmuş yağ yakarladı. Buram buram kokusunda tiplerin soğuğu biter sıcak sıcak pancar tenceresinden yükselen koku ile dağılırdı odalarımıza İşte o zaman karlar erir bahar gelirdi sanki. Haziran güneşlerinde kaşıklardık pancarımızı. Öyle bir doyardık ki Göğsü kınalı kuşlar bizim bayramımızı seyrederdi ufacık penceremizin tahtadan denizliğinden. Şimdi kışlara ,hasret,göğsü kınalı ufacık kuşlara hasret kış aylarında sahte haziranları seyrediyoruz. Her şey değişti. Hayaller bile. Yumun gözlerinizi eski kışlara gidelim mi. Kimler dayanabilirse gelsin. Pancar sıcak. Ufacık ev kucak. Yumun gözlerinizi tatlı rüyalar. Tat vermese de yazlar ve kışlar....!!! M.Yayla-Görele