Bahçelerde kereviz
Biz kereviz yemeyiz
Bize Sinoplu derler
Biz güzeli severiz
Tin tin tini mini hanım
Tin tin tini mini hanım
Seni seviyor canım
Seni seviyor canım
Bahçerde ıtrışah
Boyu uzun kendi şah
İki gönül bir olsa
Ayıramaz padişah
Tin tin tini mini hanım
Tin tin tini mini hanım
Seni seviyor canım
Seni seviyor canım
1995'te düzenlenen üçüncü gezimiz büyük gezi. İzmir - Çanakkale - Bursa gezisi. 1990'lı yılların başında başlattığımız büyük gezilerimiz on yılı aşkın sürdü. Bu gezilerin birçoğu 19 Mayıs'ta başladı. 1995'tekiyse Mayıs'ın başlarında...
Büyük geziler çoğunca bir iki ay önceden kararlaştırılır. Okul Müdürü Şaban Aydın Aslan, Tarih Öğretmeni Mustafa Telli, İngilizce Öğretmeni Sedat Bişkin geziyi en ince ayrıntısına dek tasarlar, gerekli yerlerle yazaşır, gece kalınacak yerleri saptarlar. Otobüsler, durak yerleri; çorba, kahvaltı, piknik... yerleri belirlenir. Gezilecek, görülecek... yerler öğrencilerimize duyurulur... 'Planlı, programlı bir tarih, coğrafya, edebiyat, kültür..."gezisidir bizimki...
15.30'da yola çıkacaktık. Otobüs uzak yoldan gelmiş. Trabzon'a geçmiş... Bekliyoruz... Öğrenciler, öğretmenler, bizleri uğurlayacak öğrenci ana babaları... 16.Yok. 16,30.Yok... 17.Gene yok... Öğrenciler tedirgin, sürekli bir şeyler soruyorlar. Bir an önce otobüse binmeyi, yola çıkmayı istiyorlar.
17.30...Yok. Yok. Bir şeyler olmasın... Ohh, be...18'de geldi otobüsümüz. Yıkanmış, gıcır gıcır, dış görünüşü albenili...
Yola çıkıyoruz Görele'den. Öğrenciler coşkulu, kendilerine geldiler koltuklara geçince. Yerinde duramıyorlar. Tek tük mırıldanarak şarkı türkü söyleyenler var. Bize tüm otobüsü etkileyecek müzik gerekli. Teybin açılması isteniyor sürücüden. Sürücü bir hoş bir hoş... Teybi bir turist gezisindekilerin çaldığını, dahası ceketi de çaldırdığını aktarması kırıp geçiriyor arabadakileri... Sorun yokmuş... Yeni teyp almış ama yerine taktırmaya zaman ayıramamış, geç kalmayayım, diye...
Tirebolu'ya giriyoruz, teyp takılacak. Usta uğraşa uğraşa terliyor boncuk boncuk. Çalış, kör olası... İleride, daha geniş zamanda nasıl olsa bir usta buluruz... Çözümü var her şeyin, sağlık olsun... Öğrenciler var olsun. Türkü şarkı, pop... karman çorman oluyor...
Perşembe'deyiz 21.30'da. Tüm yolcu otobüslerinin yemek yediği büyük aşevinde duruyoruz. İyiden iyiye acıkıldı. Öyle oturup yemek söylemek yok. Okul Müdürümüz Şaban Aydın Aslan'ın bin dereden su getirerek "pazarlık yapması" gerekiyor aşevi işleticisiyle. Anlaşılıyor, Öğrenci işi bol ekmekli bir yemek yeniyor... Gereksinimler. Ayakyolu... Teyp geldi usunuza, teybin bunlarla ilgisi yok. O uslu uslu duruyor, çıtı çıkmadan... Öğrenciler sağ olsun, Öğretmenler... Karınlar doydu ya sesler de yükseldi... Böyle giderse bu gece uyku muyku yok... Samsundayız. Ünlü Atatürk Anıtı önünde duruyoruz... Ata'mızı selamlıyoruz... Çorum- Sinop yol ayrımından güneye, Çorum yoluna vuruyoruz. Önümüzde iki ilçesi var Samsun'umuzun, Kavak, Havza. İkisi de Kurtuluş Savaşımızla ilgili önemli yerleşimler. Samsun'dan Havza'ya gelmişti Mustafa Kemal Paşa. Burada bir hafta on gün kadar kalmıştı... Topal Osman Ağa'yla görüşmüştü... Bunları anlatmak Öğretmen arkadaşımız Mustafa Telli'nin görevi... Geçtiğimiz yerlerin tarihine, edebiyatına değgin bir iki tümceyle bilgiler aktarılıyor öğrencilere ilgili öğretmenlerce...
Çakallı'ya doğru çoğumuzun karnı ağrımaya başlıyor... Dışarı çıkma gereksinimi yoğunlaşıyor... Dur. Dur. Durulacak uygun bir dere, obuz, akarsu yanı... Çoğu fırlıyor araçtan.
Ben de iniyorum.. Obuza doğru gece karanlığında bir patırtı kopuyor... Oh be, dünya varmış. "Pazarlıkla yenen yemeğin" sonucu mu yoksa?.. Yeğniyoruz. Kuş gibi oluyoruz...