Köyde yaşadığımız evin alt katında rahmetli Babamın tamirhanesi var. Dükkanı kapatınca, neyi var, neyi yok oraya yığmış. Mengenesi, Kaynak makinesi, anahtarlar, eski motorlar, her takım , çeşit çeşit çekiçler. Vidalar, somunlar ve yarım kalmış bir kuzine. Elini sildiği yağlı üstübü, iplik iplik ellerinin maharetini anlatıyordu sanki. Ağaçtan Pinokyo'yu yaratan Geppetto usta ne ise, Babamda tenekeden kendine arkadaşlar yaratırdı. Bir motora can verip çalıştırır, Dönmeyen tekerlekleri döndürür, Kaportası çarpık eğilmiş saçları yenisinden ayırt edilemeyecek kadar güzel düzeltirdi, Velhasıl hayat okulunda okumuş bir makine mühendisi gibiydi. Bir kaç gün önce evin altında yaptığı odun kesme makinesinde odun keserken Gözüme bir dut dalı ilişti karanlık ışık almayan duvarın dibinde. Öyle bir kurumuştu ki. kabukları çatlamış,sapsarı olmuştu kurumaktan.Evirdim çevirdim. Ne olacak bu deyip dönen hızara verip sobalık yapmak için hızarın ağzına götürdüğümde, Hafızamda şimşekler çaktı. Babamın çok güzel bıçak, çakı yaptığını hatırladım. O yaptığı bıçaklara yaptığı saplar bir sanat eseri kadar güzel olurdu. Gelinlerinin kırılan bıçaklarını alır O sapsız bıçaklara can verirdi. İşte kesmeye ,sobaya atıp yakmaya hazırlandığım kurumuş dut dalı Bizim sapı kırılan bıçaklara sap olmak için Duvarın dibine saklanıp babamı bekliyordu. Keser miyim, Kutsal bir emanet gibi odamızın altındaki kalasların boşluğuna bıraktım. Bizim elimizden gelmese de, Onun bize emaneti bıçak sapına ihanet edip kimseler yakmasın istedim. Bizim evde sapı kırılan bıçaklar atılsa da. Babamın sakladığı saplık sakladığım dökmenin altında hep duracak. Kurtlanıp un oluncaya kadar. Ama bıraktığı hurda demirler paslansa da Yarım kalan kuzineye monte edilmeyi bekleyecek. Ama o kuzine asla bir daha tamamlanmayacak. Çünkü Temel usta bir daha ne bıçaklara sap, ne susan motora ses verecek. Acı ama gerçek o artık bir daha gelmeyecek...! M.Yayla-Görele