"Yürekler içiçeyken… Bir lokma ekmeği bölüşürken… Acıyı, mutluluğu paylaşırken… Komşularımızın yanından selamsız sabahsız geçmezken… Yardımlaşmanın ne demek olduğunun bilincindeyken… Menfaatsiz, çıkarsız sevgiyi yürekten verirken… Sevmek, sevilmek ayaklar altına alınmamışken… Güzeldik biz eskiden, ama çok eskiden!..“
Bu dizelerin kime ait olduğunu bulamadım. Ama şair ne de güzel anlatmış eskiye dostluk, arkadaşlık ve komşuluk özlemimizi…
İnsanoğlunun doğasında var galiba eskiyi yad etmek, özlemek ve zaman zaman uzaklara dalıp iç çekerek o günleri anlatmak…
İnsanın eski arkadaşlarından, eski dostlarından, yaşadığı güzel günlerden çok uzak ve farklı bir hayat sürdürmesi sonucunda sarf etmesi muhtemel bir cümledir.
İnsan bir kere kıymet bilir o da elindekini kaybederken, olmayana özlem duyarız hep kıymeti o zaman anlaşılır ancak geriye de dönülemeyeceği için büyük bir özlem yeni ile sürekli bir kıyaslama kaçınılmazdır. Yaşanan güzel günlerin yanımızda olmayışından kaynaklanıyordur.. O zamanlarda aldığımız tadı şimdilerde bulamamaktır. Kaybettiklerimizin değerini yeni anlamış olmamızdır.. Yanlış kararlardan dönüş noktamızdır..
Kim bilir ne kadar çok gerekçelerimiz vardır eskiye dönmek için… Hani bir laf vardır ya… Silah çıktı, mertlik bozuldu gibi apartmanlar çıktı, komşuluk bozuldu gibi…
Geçenlerde okuduğum bir yazıda „her şey nasıl da eskiyor anne… nasıl da eskiyor. eskilerimi de atmaya kıyamıyorum.
seni çok özlüyorum.“ Anne….
„eski“ olan eskir belki gün be gün; ama kıymetimde artar…
Şu anında ve yakın anlarında eskiden tadı damağında kalan anları yaşayamadığımızdandır belki de… Eskilerin üstüne yenileri konamadığındandır… Eski denilen hep bir devirdir aslında; çocukluk özlenir gençlik özlenir, çünkü insan kendini inandırmıştır bir kere asla o çocukluğundaki gibi pamuk şeker yiyemeyeceğine ve asla gençken olduğu gibi aşık olamayacağına. Aslında bakılırsa; olmaz da yiyemez de; çünkü ne o eski tatlar kalmıştır; nede o eski asklar, hem kendisi; hem de zaman çok değişmiştir. Neydi o eski günlerdeki havalar… Şimdilerde yazı yazlıktan, kışı kışlıktan çıktı sanki… Baharı görmeden, kış; hazanı görmeden güz oluveriyor. Eskiden bahçemizdeki güller açınca, gül kokusu yayılırdı etrafa… Çiçeklerden ayrı bir koku yayılırdı çevreye… Daldan toplanan şeftali, oracıkta yene biliniyordu. Mevsimlerden midir, ziraiyi ilaçların gelişmesinden midir, ne meyvelerinde nede sebzelerinde tat kaldı…
Sadece tatlar mı değişti? Hayır çevremiz de değişti. Eskiden toprak evler vardı; şimdilerde her yer beton binalarla çevrili.. Galiba sırf evlerimiz değil, yüreklerimizde betonlaştı. Eski komşuluklar da yok artık o eski saf temiz samimi insanlarda. Eskiden her akşam bir evde sobanın başında oturulur, çaylar içilir, sohbetler edilirdi… Ama şimdi bakıyorum da o sohbetlerin yerini cep telefonları, bilgisayarlar almış…Artık hiç tanımadığın birine selam verdiğin zaman altında art niyet aranır oldu… Herkesten şüphe duyar olduk…Aslında eskiyi hatırlamak, eskiden bahsederken mutlu olmak güzel şeydir ama eskiyi özlemek daha çok şuandaki durumdan kaynaklanan hoşnutsuzluktandır.
Her şeye rağmen var olmanın mutluluğunu en yalın haliyle yaşayabilmemiz için biz yine de var edelim yüreğimizdeki sevgiyi, umudu, barışı…
Anasayfa
Yazarlar
Serdar Kara
Yazı Detayı
Bu yazı 157+ kez okundu.
Güzeldik biz eskiden, çok eskiden…
"Yürekler içiçeyken… Bir lokma ekmeği bölüşürken… Acıyı, mutluluğu paylaşırken… Komşularımızın yanından selamsız sabahsız geçmezken… Yardımlaşmanın ne demek olduğunun bilincindeyken… Menfaatsiz, çıkarsız sevgiyi yürekten verirken… Sevmek, sevilmek ayaklar altına alınmamışken… Güzeldik biz eskiden, ama çok eskiden!..“
Bu dizelerin kime ait olduğunu bulamadım. Ama şair ne de güzel anlatmış eskiye dostluk, arkadaşlık ve komşuluk özlemimizi…
İnsanoğlunun doğasında var galiba eskiyi yad etmek, özlemek ve zaman zaman uzaklara dalıp iç çekerek o günleri anlatmak…
İnsanın eski arkadaşlarından, eski dostlarından, yaşadığı güzel günlerden çok uzak ve farklı bir hayat sürdürmesi sonucunda sarf etmesi muhtemel bir cümledir.
İnsan bir kere kıymet bilir o da elindekini kaybederken, olmayana özlem duyarız hep kıymeti o zaman anlaşılır ancak geriye de dönülemeyeceği için büyük bir özlem yeni ile sürekli bir kıyaslama kaçınılmazdır. Yaşanan güzel günlerin yanımızda olmayışından kaynaklanıyordur.. O zamanlarda aldığımız tadı şimdilerde bulamamaktır. Kaybettiklerimizin değerini yeni anlamış olmamızdır.. Yanlış kararlardan dönüş noktamızdır..
Kim bilir ne kadar çok gerekçelerimiz vardır eskiye dönmek için… Hani bir laf vardır ya… Silah çıktı, mertlik bozuldu gibi apartmanlar çıktı, komşuluk bozuldu gibi…
Geçenlerde okuduğum bir yazıda „her şey nasıl da eskiyor anne… nasıl da eskiyor. eskilerimi de atmaya kıyamıyorum.
seni çok özlüyorum.“ Anne….
„eski“ olan eskir belki gün be gün; ama kıymetimde artar…
Şu anında ve yakın anlarında eskiden tadı damağında kalan anları yaşayamadığımızdandır belki de… Eskilerin üstüne yenileri konamadığındandır… Eski denilen hep bir devirdir aslında; çocukluk özlenir gençlik özlenir, çünkü insan kendini inandırmıştır bir kere asla o çocukluğundaki gibi pamuk şeker yiyemeyeceğine ve asla gençken olduğu gibi aşık olamayacağına. Aslında bakılırsa; olmaz da yiyemez de; çünkü ne o eski tatlar kalmıştır; nede o eski asklar, hem kendisi; hem de zaman çok değişmiştir. Neydi o eski günlerdeki havalar… Şimdilerde yazı yazlıktan, kışı kışlıktan çıktı sanki… Baharı görmeden, kış; hazanı görmeden güz oluveriyor. Eskiden bahçemizdeki güller açınca, gül kokusu yayılırdı etrafa… Çiçeklerden ayrı bir koku yayılırdı çevreye… Daldan toplanan şeftali, oracıkta yene biliniyordu. Mevsimlerden midir, ziraiyi ilaçların gelişmesinden midir, ne meyvelerinde nede sebzelerinde tat kaldı…
Sadece tatlar mı değişti? Hayır çevremiz de değişti. Eskiden toprak evler vardı; şimdilerde her yer beton binalarla çevrili.. Galiba sırf evlerimiz değil, yüreklerimizde betonlaştı. Eski komşuluklar da yok artık o eski saf temiz samimi insanlarda. Eskiden her akşam bir evde sobanın başında oturulur, çaylar içilir, sohbetler edilirdi… Ama şimdi bakıyorum da o sohbetlerin yerini cep telefonları, bilgisayarlar almış…Artık hiç tanımadığın birine selam verdiğin zaman altında art niyet aranır oldu… Herkesten şüphe duyar olduk…Aslında eskiyi hatırlamak, eskiden bahsederken mutlu olmak güzel şeydir ama eskiyi özlemek daha çok şuandaki durumdan kaynaklanan hoşnutsuzluktandır.
Her şeye rağmen var olmanın mutluluğunu en yalın haliyle yaşayabilmemiz için biz yine de var edelim yüreğimizdeki sevgiyi, umudu, barışı…
Ekleme
Tarihi: 05 Ağustos 2022 - Cuma
Güzeldik biz eskiden, çok eskiden…
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.