Kimsenin olmadığı kaldırımda yürürken denize doğru bakan bankta oturan bir adam gördüm. Öyle bir dalmıştı ki, gözleri enginlerde, kendinden geçmiş hiç kıpırdamadan taş kesilmiş kendi kendine hesaplaşıyor gibiydi. Beni görünce toparlandı. Kendine çeki düzen verdi. utanarak bana baktı. Şakalarında damarlar solucan gibi debelenmeye, gözleri büyümeye başladı.Korktum. Deli mi nedir diye içimden geçirirken birden kalktı şöyle bir gerindi bana doğru
-Tam zamanında geldin dedi.
Bir anlam veremedim.Ufacık kasabada kendini hiç görmemiştim.
-Beni tanıdın mı dedi
-Yok
-Ama ben seni tanıdım
Biraz daha dikkatle baktım yüzüne Gözünün altında ki ben takıldı gözüme, Hafızamı öyle zorladım ki tüm tanıdıklarım sanki geçti gözlerimin önünden ama bulamadım hafızamın geçmiş defterinde,Kendi kendime nede unutkansın demekten başka bir şey bulamadım.
Sitemle baktı baktı gözlerime
-Ben dedi Hüseyin,
Hüseyin deyince anımsar gibi oldum. Hüseyin okul arkadaşımdı. Ama sanki benden yirmi yaş ihtiyar görünüyordu. Utandım.
-Sen dedim yanlışsın. Ona o halini yakıştıramamış ,kendimin de onun kadar yaşta olduğumun farkına varıp vay be demekten kendimi alamadım. Hiç bir şey olmamış gibi uzaklaşırken arkamdan seslendi.
- Teşekkür ederim.
Arkamı döndüm Kollarını açmış bana doğru koştu. Kucaklaştık. Elini uzattı denize doğru
-Beni bu denizin mavisi ihtiyarlattı
-Neden demeye kalmadı
-O sulara bir fidan verdim. Ağlamaya başladı.
Bende ağladım. Havası inen bir lastik gibi ufaldı gözlerimde.
Ahh benim deliliklerim. Nasıl rastlarım. Kaldırımlarda kimseler olmasa da böyle tesadüflere...! M.Yayla-Görele