Ben çocukken hiç oyuncaklarım almadı.
Beşiğin oklavasında asılı mavi boncuklarla oynadım. İşte benim ilk göz göz ağrımdır mavi. Minicik ellerim mavi ile oynarken maviyi hissetmese de, Hala bebekliğimden kalma büyümeyen gözlerim maviyi gördüğünde maviye can atar. Bu bazen denizin suyunda, bazen bitmez tükenmez gökyüzünün boşluğunda bir kuş olur uçurur beni. Bilmem hiç farkına vardınız mı ? İnsanın göz bebekleri hiç büyümüyor. Sanki çocukluğumuzdan kalma tek organımız. Çünkü hep aynı görür. Renkler, şekiller, cisimler hep ilk dünyayı tanımaya başladığımız zamanda ki gibidir. Beşiklere sırt üstü yatırırlardı bizi. Ellerimizi ayaklarımızı sıkıca yürek dedikleri iki karış bezle sararlar, iki parmak kalınlığındaki elde dokuma yürek ipleri ile beşiğin üstüne boydan boya uzanan oklava denen ağaca bağlarlardı. Oklavanın üzerine mevsimine göre kış ise kalın battaniye, Yaz ise beyaz portlu çarşaf atarlardı. Beşik sallanırken baş ve ayak uçlarında ki ağaçtan şıngıraklar Ağaçların, yaprakların, rüzgarın şarkısını söylerdi. Uyur giderdik bilmediğimiz beşik uykularında. Saatler sonra ellerimiz yürekten çıkardı. Boncuklarla minicik parmaklarımızın dansı başlardı. Parmaklarımız o kadar ufacıktı ki boncuğun deliğinden geçek olurdu. İşte biz bu beşiklerde yatarken öğrendik ellerimizi kullanmayı.Beşiklerden çıkınca kendi oyuncaklarımızı hep kendimiz yaptık. Ne bıçaktan korktuk, ne ağacın sertliğinden. Ufacık kayıklar yaptık, Yüzmedi belki battı ama parmağımızı kesmesini o kayığı yaparken öğrendik. Kanın kırmızı olduğunu ilk kesiklerimiz de keşfettik. Parmağımız kesilmiş deyip acımadılar bazen ,Neden bıçağı aldın deyip bağırdılar. Bağırdılar ama yaramızı da çaputlarla sardılar. Düşe kalka büyüdük. Dizlerimiz de Düşmekten yara eksik olmazdı.Kabuk bağlardı kalın kalın. Yıkanırken su ile yumuşar suya düşerdi ağaç kabukları gibi. Kabuğun çıktığı yer pembe gül renginde parlardı diz kapaklarımız da, Sanal oyunlarımız hiç olmadı. hep mahalle arkadaşlarımızla oyunlar oynardık.Bazen kavga eder gözlerimizi yumruk darbeleriyle şişirdik.Yarın unutur yine tadına doyulmaz oyunlar kurardık. Şimdilerde beşikler kalktı tavana asıldı, Oyunlar bitti sanal dünyalar elimizde kaldı. Çocukluğumuzdan elimizde büyümeyen bir göz bebeklerimiz kaldı. Sadece maviler kaldı göz bebeklerimiz de. Diğer renklerde yitip gitti. Denizin mavisinde balıklar, gökyüzünün boşluğunda kuşlar yad oldu gitti. Neredesin parmağımın deliğinden geçen mavi boncuk, Ninnisiyle uyuduğum ağaçtan şınğırdak....M.Yayla-Görele