Benim yaşadığım kasabada hiçbir zaman hastane olmadı. Hep Trabzon yollarında kaldık tedavi olmak uğruna. Rahmetli Erdem amca tek başına koca bir kasabayı sırtlayıp sağlık sorunlarına merhem olsa da, Ağır hastalıkları hep Trabzon'a sevk ederdi. Adından korktuğumuz Trabzon Numune hastanesi hep rüyalarımıza girmiş,nice sevdiklerimizi orada ahirete uğurlamıştık. Cenazelerimiz Aziz amcanın minibüsünün üstünde gelirdi. Kasabam yetimdi sanki, kimsesizdi. Şimdiki adliye sarayının olduğu yerde iki katlı beş on yataklı hastane denen ucube bir yapı vardı. Sağlık memuru Fevzi amca ile ebe hanımı Şaziye teyze, Birde kasaba doktoru vardı. Babamın tamirhanesi vardı hemen karşısında. Tahtadan kepenkleri vardı. Hemen yanında kundura tamircisi, Naim usta, Doktor Nabi amcanın muayenehanesi, Barutçu Cavit'in eczanesi vardı. Askerden döndüğüm yıllarda o iki katli hastane onarıldı. Cerrahlar atandı, Ufak ameliyatlar yapılmaya başladı.Kasaba şenlenmişti. Bilgili cerrahlar çalışıyordu. Ufacık kasabanın ufacık hastahanesinde doktorlarla arkadaşlıklar kuruyorduk. Korktuğum o yıllarda hastalık hastası olduğum yıllardı, korktuğum doktorlarla arkadaş olmuştum. Hala kasabada olmasa da Burhanettin beyle dostluğumuz devam ediyor. Sonraki yıllarda büyük bir hastane inşa edildi. Otelden farksızdı. doktorla doldurdular. Doktorları dövdüler. Siyaseti hastaneye soktular. Doktorlar kaçtı. Yıllarca dirsek çürütüp tek amacı insanlara sağlık dağıtmak olan o bilim insanlarını ürküttüler. Yinede o doktorlar sabredip hizmet ettiler. Annemi, Babamı o kutsal mekanda ahirete uğurladım. Doktorundan, Hemşiresine, temizlikcisine kadar minnettar kaldım. Ne yazık ki geçenlerde gittim doktorlar hep gitmişti. Memleketlimiz bir Mustafa Çakır kalmıştı. Kapısı açık hasta kabul ediyordu. Çok sevdiğim Behiç beyin odasının kapısına varamadım. Acaba o da gitmiş miydi. O gitmez duyordur deyip uzaklaştım kocaman binadan. Neden neden neden.... Bizi Trabzon'ada sokmuyorlar, Rica ediyorum. Hastanemizi yeniden kurun.
O bize can veren mekandır o mekan yalvarıyorum. Duymuyorsunuz. Belki kelimeler kifayet eder. Saygılarımla. M.Yayla-Görele