Uzun saçlarını her sabah kemikten yapılmış siyah ince dişli tarakla tarar örer ucunu lastikle bağlar onun üzerine de kelebek gibi
kurdele bağlardı anneleri.İncecik boyları dahada uzun görünür adımları uzar koşarak okulun yolunu tutarlardı.Ellerinde çantaları çantalarının içinde alfabeleri,resim defterleri,Karton şeritlere yazılmış fişleri bir tarafı mavi,bir yarısı kırmızı kalemleri, öğle teneffüslerinde yiyecekleri azıkları vardı.Yanakları al elleri tombik tombik bu kız çocukları sevgiden yoğrulmuş hamurdandı sanki.Öğretmenler hep onlarla ilgilenirdi.Onları sanki daha çok severdi.O kız çocuklarına olan ilgiden mi çocukluktan mı nedir kıskanırdık.Saçlarını çeker onları ağlatırdık.Öğretmene bizi şikayet ederlerdi.Öğretmenler de bize bağırır bir iki şamar atar bizleri ağlatırlardı. Okul yolları toz toprak çamur olsa da deli taylar gibi koşardık. Dizlerimizin yarası hiç eksik olmazdı.Diz kapaklarımız da ağaç kabukları gibi kalın yara kabukları kalınlaşır günler sonra kendiliğinden düşer altından karanlık gecelere doğan ay dede gibi yeni deriler doğardı.Her çocuğun diz yaraları vardı.bir doğar bir batardı.Yarasız diz bulmak çok zordu.Çünkü o yıllarda koşmak vardı.Oyunlarımız vardı.Taşa takılıp düşmek vardı.ağlamak kanayan dizinizde kanın sıza sıza donması vardı.Ufacık bacaklarda sivrisinek,tahta kurusu ısırıklarının pembe,pembe izleri vardı.Yinede yaşamak ufacık bir kuşun kanat çırpıp yükseklere çıkmasından farksızdı.Ufacık kuşları her gördüğümde ben hep o günleri o küçücük kız çocuklarını hatırlarım.Örüklerinin bitimindeki kelebeğe benzeyen kordelelerini tutup çıkardığımızda o ufacık kuşların yuvasını dağıtmış kadar kötü bir şey yaptık gelirdi bana.Çocukluklarımız,oyunlarımız,yaralarımız düşüp ağlamalarımız ufacık sandıklara koyulup mazinin derinliklerinde yitip gitmiş gibi olsada,Düşlerimle kazıp temizleyip sunmak bana zevk veriyor.Geçmişim tarla ekinim çocukluğumu.Onları mazinin karanlığından çıkarıp bu günlere ulaştırıp sulu bir meyve gibi tattığım geçmişim. O öyle bir meyve ki tadı tarifsizdir.Onun tadını ancak geçmişin tarlasından yılanmış şaraplar gibi çıkarıp tadanlar yaşayanlar,yaşatanlar bilir....M.Yayla-Görele