Karşı geçedeki ormanlarda rüzgar uğuldarken denizin üzerinden kapkara bulutlar koşan atlar gibi rüzgardan uğuldayan ormanın üstünü kaplardı.Ağaçlarda tüneyen kargalar gelen fırtınayı sezer hep birden havalanırlar,ateşe düşmüşcesine bağırmaya başlarlardı.Rüzgar,karga sesleri,bir birine karışır,tükenmiş tazeliğini yitirmiş dalından kopmuş sarı yaprakları girdaplarına alıp uçarken,Rüzgarı göremez hisseder,Karga seslerini göremez duyar,sarı yaprakları hep görür hem duyardınız.Kara bulutlardan inceden yağmur çiğselemeye başlayınca,toprakla rahmet kucaklaşınca. birbirini bekleyen iki sevgili gibi bir birlerini sarınca, etrafa bir koku yayılır,Toprak tüter,su tüter doyumsuz bir ıtır ortalığı kaplardı.Bayırlardan seller akarken,düzlüklerde yağmur suyu göllenirdi.Uzaklardan biri bağırırdı.Ses vadilerde yankılanır biri biri ardına yeşilden sarıya dönmüş yamaçlarda bombalar gibi patlardı.Kurbağa sesleri,sığırcık sürülerinin kanat seslerine karışır kara bulutların altında sığırcıklar kara bulutlara inat aşağı,yukarı dans yaparlardı.Tepelerden soğuk rüzgar eserken üşüyen canlar sobalarını yakar,kızıl odun alevinde ışır ısınır,cehennem yakıtı olsa da ateşin nimetinde huzur bulup minderinde kediler gibi uykuya dalardı.Soba başında uykular kuş uykusu olsa da, rüyalar derin etkileyici olurdu.O rüyalarda ya sevdiğine kavuşurdunuz ya da sevgilinizden ayrılırdınız.belki de.....Uyandığınızda yağmur dinmiş,bulutlar maviye dönüşmüştür.Ayna parlaklığında ki güneş yanarken, ufacık pencereden süzülen toz bulutuna benzeyen ısık hüzmeleri uzar kirpiklerinizde.O ışık hüzmesi içinden bir can düşer odanıza camdan.Çiçekten bir dal el eder size.Bir dalda kırmızı kiraz.Bir dalda yeşil erik.Zaman ne çabuk geçti deyip elinizi uzatırsınız.Erik yeşil ekşi yanarsınız. Kiraz kırmızı tatlı kanarsınız.İşin püf noktası Hani yeşil candı.Kırmızı ateşti..M.Yayla-Görele