Ünlü Vali Enver Bey’in, kaymakamlıktan valiliğe terfi edip, atandığı ilk ilde ikinci günüdür.
“Sekreter, ‘Misafirleriniz var efendim’ demeye kalmadan bir grup insan içeri girer.
Gelenler, iktidar partisinin (…) il yönetimi. Randevuları yok...Vali bozulmuştur ama kibarlığı elden bırakmaz.
Biraz sohbetten sonra (…)’liler, Vali Bey’e bir isim listesi uzatır.
-Bunlar nedir?
-Partimize düşman devlet memurlarının listesi.
Liste kabarık...Emniyette, tarım, sağlık, köy işleri, milli eğitim gibi bilumum müdürlüklerde çalışan memurlar, şefler ve müdürlerin listesi.
-Ne olacak bu liste?
-Görev yerleri değişecek.
-Bir dakika beyler. Galiba siz beni partinin valisi sandınız. Ben devletin valisiyim.
Vali Bey, konuklarını bu sözlerin ardından yolcu eder.”
Yukarıdaki satırlar, “Habertürk” gazetesi yazarı Hasan Çömlekçi’ye ait olup, 26 Temmuz 2010 tarihinde kaleme aldığı “Hükümetin Valisi Olmaz mı” başlıklı yazısından alıntı.
İlk satırımıza “Ünlü Vali Enver Bey” diye başlayınca…
Geçen hafta Görele’ye teşrif edip Belediye Başkanı’ndan İlçe Başkanı’na, Meclis üyesinden dıdısına kadar AKP’lilerin haricinde hiçbir siyasi partiyi ziyaret etmeden dönen Giresun Valisi sayın Enver Ünlü’den bahsettiğimi sandı ise, yanıldınız!
Evet, Onun soyadı “Ünlü” ama…
“Enver Bey” diye bahsini ettiğimiz bu vali de; devlet ciddiyeti, tarafsızlığı ve icraatları ile hafızalara kazınarak, gönüllerde taht kurmasıyla “ünlü” bir vali olup, soyadı “Hızlan” yani Enver Hızlan!
Onun da Giresun’la bağı var.
Hem de göbekten!
Çünkü 1931 yılında Giresun’un Görele ilçesine bağlı Kuşçulu köyünde doğmuş. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuş. Fransa ve Belçika’da mesleki konularda incelemeler yapmış.
İyi derecede Fransızca bilen Hızlan’ın iki erkek evladı olup, büyüğü (Mustafa Babür Hızlan) TC’nin Zagrep (Hırvatistan) Büyükelçisidir.
Enver Hızlan, merkeze alınmadan üç ayrı parti (CHP, AP, ANAP), yedi ayrı hükümet zamanında (Ecevit, Demirel, Özal, Akbulut, Yılmaz ve yine Demirel) merkeze alınmadan kesintisiz olarak 14 yıl görev yapmış müstesna ve nadir valilerden biridir.
Buyurun, bunlar da görev yaptığı iller ve yılları:
1978-1979 arası Aydın
1979 yılında Kahramanmaraş
1979-1981 arası Malatya
1981-1986 arası Edirne (5.5 yıl)
1986-1991 arası Trabzon (5 yıl)
1991-1992 arası Balıkesir
1992 yılında Sakarya.
Maiyet memurluğu, kaymakamlık ve vali olarak devlete toplam hizmeti 41 yıl 5 aydır.
Yukarıda yazdığım olay 1978 yılında, kaymakamlıktan valiliğe terfi edip ilk atandığı il olan Aydın’da geçer.
Üçüncü Ecevit hükümeti işbaşında olup, emekli Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Özaydınlı’da İçişleri Bakanı’dır.
Bu olaydan sonra Valimiz’i burada daha fazla barındırmazlar, Kahramanmaraş’a Tayin ederler.
***
Enver Hızlan, cesur ve tarafsız çıkışlarıyla basının ve kamuoyunun hep gündeminde olmuştur.
Bunlardan en önemlilerinden hatta en başta gelenlerinden biri, Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı, Turgut Özal’ın da Başbakan olduğu 1984 yılına aittir.
Vali Enver Hızlan, Kapıkule Gümrük Müdürü bir emekli albayı “usulsüzlük yaptığı ve rüşvet aldığı” gerekçesiyle açığa alır.
Hemen ardından, polis tarafından yapılan büyük bir operasyonla Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doğan Alkin başta olmak üzere çok sayıda gümrük görevlisi gözaltına alınır.
İşte kıyamet de bundan sonra kopar.
Dönemin ağır toplarından Maliye Bakanı Vural Arıkan, kendisine bağlı memurlara işkence yapıldığını ileri sürerek, aynı zamanda Başbakan Turgut Özal’ın bacanağı da olan İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar ile kapışır.
Ülkenin gündemine bomba gibi düşen ve tüm gazetelerde sürmanşet olan bu olay üzerine Başbakan Özal, Maliye Bakanı Arıkan ile bacanağı İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar’ı görevlerinden azleder.
İki koca bakanının bu şekilde gitmesiyle prestiji sarsılan rahmetli Özal, zevahiri kurtarmak için olsa gerek, Vali Enver Hızlan’ı da görevden almak ister.
Ancak zamanın kudretli adamı Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Enver Hızlan’dan yana tavır koyup, “Valime dokundurtmam” şeklinde basına bir de demeç verince...
Bu düşünce uygulamaya konulamaz.”
***
Vali Enver Hızlan’ın yaşadığı son önemli olay ise, 1992 yılında geçer.
Bu defa iktidarda, Süleyman Demirel’in Başbakan olduğu DYP-SODEP koalisyonu vardır.
Hızlan bu defa Sakarya Valisi’dir.
Yanlış anımsamıyorsam yerel seçimler çok yakındır.
Zamanın bakanlarından Sakarya Milletvekili Mehmet Gölhan, devlete ait bazı imkanları seçim işlerinde kullanmak istemekte, bu nedenle de Vali’ye baskı yapmaktadır.
Ancak hesaba katmadığı bir şey vardır.
Karşısındakinin “devletin valisi” olduğu!
Hemen Sakarya’da bir basın toplantısı düzenleyerek, 7 sayfalık istifa dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na sunan çetin ceviz Enver Hızlan, bir kere daha ülkenin gündemine bomba gibi düşer.
Ulusal medyada manşet olur.
Dilekçesi hemen işleme konulan “Devletin ve Halkın Valisi Enver Hızlan”,“Merkez Valisi” olarak İstanbul Valiliği’nde görevlendirilir, dört yıl daha görev yaptıktan sonra da, 1996 yılında emekli olur.
Aktif valilik görev yaptığı son il olan Sakarya’da “Bizim Sakarya” adlı gazetenin yazarlarından Ferruh Bulut, 8 Ocak 2013 tarihli bir yazısında, Sakarya’da görev yapan 11 valiyi irdeledikten sonra şunları yazıyor:
“…Hemen belirteyim ki, bu valiler içinde benim için ön plana çıkanlar sırasıyla; Enver Hızlan, Gökhan Aydıner, Mustafa Cahit Kıraç ve Hüseyin Atak’tır.”
Bulut'un, tek tek yorumladığı 11 vali içinde 10 tam puana layık gördüğü tek vali de Enver Hızlan’dır:
“Enver Hızlan:
Süleyman Demirel iktidarıydı ve Balıkesir’den geldi. Dönemin Doğru Yol Partisi Milletvekilleri ve İl Teşkilatı’nın baskılarına ve farklı isteklerine bir süre direndi. Sonra da bir basın toplantısı düzenledi. Bu toplantıda, ‘Ben bir partinin değil, devletin ve bu şehirdeki herkesin valisiyim. Siyasi baskılarla hizmet olmaz. İstifa ettim ve istifamı bakanlığa yolladım’ dedi. İki-üç aylık döneminde tam anlamıyla devleti temsil etti ve istifa ettikten sonra merkeze alındı, sonra da emekli oldu.
Valilik notu: (10)”
İşte böyle bir valiydi, Enver Hızlan.
Hem devletin hem de halkın valisi!..
Enver Hızlan, dürüst, tarafsız, adil ve ilkelerinden taviz vermeyen bir görev anlayışıyla “Baki kalan bu kubbede hoş seda” bırakan valileri arasında yerini almıştır.
Kim bilir, belki Giresun Valisi Sayın Enver Ünlü de bu gibi özelliklere sahiptir ama yakından müşerref olmadığımız için bilemiyoruz…
Bu nedenle, MHP Görele İlçe Başkanı dostumuz Hasan Ali Kodal’ın alınganlığına vesile olan son Görele AKP ziyaretini bahane ederek Sayın Valimizi yargısız bir infaza tabi tutmak gibi düşüncemiz olmaz, olamaz.
Lakin yaptığı ayrımcılık bir siyasi partimizin ilçe başkanının kaleminden sosyal medyada yer alınca, “Enver” adından hareketle hemşehrimiz Enver Hızlan’ı tanıyanlara bir kez daha hatırlatmak, tanımayanlara da tanıtmak bizim için vicdani bir görev olmuştur.
O şimdi, Üsküdar’daki evinde ve Edirne’nin şirin ilçesi Enez’e bağlı
Sultaniçe köyündeki yazlığında, namusuyla, şerefiyle devletine ve milletine 40 yılı aşkın hizmet etmiş olmanın verdiği huzur ve mutlulukla sevgili hayat arkadaşı Ayser hanımla birlikte emekliliğinin tadını çıkarmaktadır.
Uzun sözün kısası; “Vali gibi bir Vali” geçti T.C. tarihinden.
Kendilerine daha nice sağlıklı ve mutlu yıllar diliyor, ellerinden öpüyorum.
***
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
“Ölümü görüp, sıtmaya razı olmanın”...
Ya da...
"Önce eşeğini kaybettirip üzülmenin, sonra tekrar bulup sevinmenin" adı...
“Nasıl koyduk!”, “Nasıl geçirdik”, “Şiştiniz mi!” oldu.
Konuya ilişkin önce şöyle bir fikir jimnastiği yapalım, sonra ne demek istediğime geçelim.
Efendim Dolar, daha bir ay öncesine kadar 9.5 TL seviyelerinde miydi?
Evet, öyleydi!
Peki, sonra ne oldu?
Reis, meşhur; “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” konuşması için ağzını açıp,kapayıncaya kadar…
Hurraaa…
Psikolojik eşik dediğimiz 10 TL barajını yıkarak, 14’lere, 15’lere doğru uçuşa geçti mi?
Geçti!
E, haliyle ne oldu?
Başta petrol ürünleri olmak üzere iğneden ipliğe zam sağanağı başladı.
Torbası 35 TL olan kömür 90 TL’ye, 5 litresi 70 TL olan çiçek yağı 120 TL’ye, 145 TL olan Tüpgaz 230 TL’ye fırladı mı?
Fırladı!
Bunun sonucu olarak ekmek ve akaryakıt kuyrukları başladı.
Marketlerde bazı temel ihtiyaç maddelerine kısıtlama getirildi.
Yandık, öldük, bittik feryad-ı figanları arş-ı alaya yükseldi.
Tam, “Bu da geçer ya hu!” demeye hazırlanıyorduk ki…
Önceki gün Dolar birden bire 19-20’lere dayanmasın mı?
Sonra ne olduysa oldu…
Çok geçmeden birkaç saatin içinde ateşi söndürülerek yeniden bir önceki rakamlara, yani 13 eşiğine çekildi.
Çekildi de ne oldu?
"Allah garip kuluna önce eşeğini kaybettirerek üzdü, sonra buldurarak sevindirdi!"
Bu duruma amiyane tabirle;
“Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek” denir!
Yani daha bir ay kadar önce 9.5 TL eşiğinde olan Dolar unutuldu, 13 TL civarında kalmasına şükredilir oldu.
E, haliyle bazı embesillere de malzeme çıktı:
“Nasıl geçirdik!”, “Nasıl koyduk!”, “Şiştiniz mi!”
Peki embesil kardeşim, öyle diyorsun da…
Yağı, kömürü, tüpgazı, ekmeği, temizlik malzemelerini, eti, sütü…
Tekrar bir ay önceki fiyatlarından alabiliyor musun, ondan haber ver bana!
Yok öyle kuru kuruya “Reyiscilik” oynamak!
Birileri bıçağı böğrüne 20 santim kadar saplamış, sonra da 5-6 santim geri çekmiş…
Utanmadan, sıkılmadan katiline bir teşekkür etmediğin kalmış, hala konuşuyorsun.
Sana söyleyecek laf bulamadığım için...
Bir kenara çekilip, sözü büyük usta Nazım’a bırakayım en iyisi:
“Akrep Gibisin Kardeşim,
korkak Bir Karanlık İçindesin Akrep Gibi.
serçe Gibisin Kardeşim,
serçenin Telaşı İçindesin.
midye Gibisin Kardeşim,
midye Gibi Kapalı, Rahat.
ve Sönmüş Bir Yanardağ Ağzı Gibi Korkunçsun, Kardeşim.
bir Değil,
beş Değil,
yüz Milyonlarlasın Maalesef.
koyun Gibisin Kardeşim,
gocuklu Celep Kaldırınca Sopasını
sürüye Katılıverirsin Hemen
ve âdeta Mağrur, Koşarsın Salhaneye.
dünyanın En Tuhaf Mahlukusun Yani,
hani Şu Derya İçre Olup
deryayı Bilmiyen Balıktan Da Tuhaf.
ve Bu Dünyada, Bu Zulüm
senin Sayende.
ve Açsak, Yorgunsak, Alkan İçindeysek Eğer
ve Hâlâ Şarabımızı Vermek İçin Üzüm Gibi Eziliyorsak
kabahat Senin,
— Demeğe De Dilim Varmıyor Ama —
kabahatın Çoğu Senin, Canım Kardeşim!”