Efendim, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’la sizler için hayali bir söyleşi yaptık. Biz sorduk, sayın başkan içtenlikle cevapladı. Buyurun, sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyorum. -Sayın Hocam, “Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekçan, kendi firmasından fahiş fiyatla kendi bakanlığına mal satın aldığı halde, hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Dinimize göre yolsuzluk yapmak ve yolsuzluk yapanları kollamak günah değil mi? -Sigara içmek haramdır!                                       *** -Muhterem Hocam, yüce dinimiz gösterişi yasaklamıştır.  Biliyorsunuz, sizin de katılımınızla kuş uçmaz kervan geçmez Çamlıca tepesine 60 bin cemaat kapasiteli bir cami yapıldı.             Duyuyoruz ki bu camiye değil 60 bin kişi, 60 kişi bile zor gidiyormuş.             Böyle devasa bir cami sizce gösteriş değil mi? -TOKİ’den ev almak için faizle kredi çekmek caizdir!                                       *** -Saygıdeğer Hocam, bize anlattıklarınıza göre, Halife Hz.Ömer, biri özel diğeri de devlet işlerinde kullanmak üzere iki mum kullanıyormuş.             Oysa şimdi görüyoruz ki iki, üç, beş, on yerden maaş alan bürokratlar, danışmanlar var.             Bu durumu nasıl izah edersiniz? -Peygamber Efendimiz bir hurmayla orucunu açardı!                                       *** -Değerli Başkanım. Bir bakan eskisi, “Görevimde başarısızlıklar olabilir ama ben hırsız değilim. Başbakan beni de hırsızların çuvalına attı” dedi.             Bu çuvala atılan eski bakanlar için bugüne kadar hiçbir işlem yapılmadı.             Bu bakan eskilerini korumak, kollamak, daha da ötesi bazılarını (örn. bakara-makara Egemen) ödüllendirmek, onların suçuna ortak olmak değil midir? -Ayakta işemek günahtır!                                       *** -Pek muhterem Hoca Efendi Hazretleri. Kur’an-ı Kerim, “Ölülerinizi hayırla anınız” derken siz, vatanın kurtarıcısı, Cumhuriyetimiz’in ve başında bulunduğunuz Diyanet’in Kurucusu Ulu Önderimiz Atatürk’e lanet okudunuz. Bir din adamı bir ölüye, hele hele bu ölü vatanımızı, milletimizi, dinimizi, imanımızı düşmandan kurtarmış biri ise, bu yaptığınız günah değil mi?.. -Sol elle yemek yemek caiz değildir!                                       *** -Muhterem Hocam. Biliyorsunuz kul hakkı yemek dinimizce en büyük günahların başında gelir.             KPSS’de 90-100 puan alanların yerine, mülakatla 50-60 puan alanlar işe yerleştiriliyor.             Peki bu, kul hakkına girmez mi? -G.te su kaçınca oruç bozulmaz!                                       *** -Kıymetli Hocam! İnsanların, kendisine muhalif olanlara, örneğin, “Ekrem Pontus Rum’udur, Bay Kemal alçaktır, çöptür, çukurdur, teröristtir, Bayan Meral Fetöcü’dür…”  gibi söylemlerle iftira atması, hakaret etmesi yüce dinimizce büyük günahlardan değil midir? - Büyük abdestten sonra su bulamazsanız, üç taşla taharetlenin (temizlenin)!                                       *** -Sayın Başkanım. Siz daha iyi biliyorsunuz ya, dinimizce israf haramdır. “Bir devlet yöneticisinin emrine 13 VİP uçak ve sayısız makam otosu tahsis ettirmesi, 1100 odalı külliye, Okluk koyuna 300 odalı bir malikane, Ahlat’a bir saray yaptırması, ejder meyveli ziyafetler vermesi israf değil mi? -Günaydın demek günahtır!                                       *** Evet, söyleşimiz bu kadar! Farsça bir deyimle son noktayı koyalım: “Men çi guyem tamburam çi guyed?” Türkçesi: “Ben ne diyorum, tamburam ne söylüyor?”                           *** KIBLESİ "BEŞTEPE" OLANDAN... Meşhur laftır: “İncir ağacından oklava… Darı unundan baklava olmaz!” Peki başka ne olmaz? Örneğin; Tepeden tırnağa siyasete bulaşandan… Sultan sofrasına bağdaş kurandan… Milletin arasına nifak tohumu ekenden... Üstelik üzerine bir de tüy dikenden... Vatan kurtarıcısının adını anmayandan… Daha da kötüsü; lanet okuyandan… Vel hasılı kelam… Kula kulluk yapandan... Kıblesi Beştepe olandan… Din adamı olmaz!                           *** MEEE… -Atatürk… -Meee… -Türkiye Cumhuriyeti… -Meee… -Laiklik… -Meee… -23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim… -Meee… -10 Kasım… -Meee… -Ne mutlu Türk’üm diyene! -Meee… -Türk’üm, doğruyum, çalışkanım… -Meee… Ne anlatırsan anlat, anlattığın karşındakinin anlayacağı kadardır!                           ***